Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Osman hamdi bey, fırsatçı davranmasaydı eserlerimizin büyük çoğunluğu ülkemizde kalabilirdi. O zaman gerçek bir kahraman gibi gibi anılırdı. Sultanın atadığı bir kişi olarak dokunulmazlığı vardı. Babasının sadrazamlık (başbakan), vezirlik(bakan), elçilik yapması ona yeterli güvence sağlıyordu. O yurtseverce davranıp, sağlam bir duruş sergileyemedi. Kaybeden ülkemiz, tarihi eserlerimiz oldu. Yeni nesillerimiz bu eserlerin getirilmesi için uzun yıllar uğraşacak. Biz artık artık onu olması gereken koordinatlarına yerleştirip, gerçek kahramanlarımıza odaklanalım.
Sayfa 152Kitabı okudu
Almanlar tarafından toplanan eserlerin ufak bir bölümü İstanbul’daki müzeye ayrılarak çoğu Berlin’e gitti. Alman imparatoru, Osmanlı coğrafyasında kazı yapan arkeoloji ekibine başarı diliyor, doğudan gelen eserlerle müzelerin boşluğunun doldurulmasından mutlu olduğunu bildiriyordu. Ayrıca komite raporunun giriş bölümünde müze müdürü Osman hamdi Bey’in gösterdiği dostluk ve iş birliğine teşekkür ediyorlardı.
Sayfa 151Kitabı okudu
Reklam
Osman hamdi müze-i hümayun müdürü olarak hem mutasarrıfa, hem bölgedeki müze sorumlusuna peş peşe gönderdiği telgraflarda kaymakamın zorluk değil, aksine kolaylık göstermesini istiyor, eserlerin Humann tarafından Berlin’e taşınabilmesi için baskı yapıyordu.
Sayfa 149Kitabı okudu
Batılıların yeni resim anlayışında perspektif kalkmış, renklere bakışları değişmiş, yepyeni bir anlayışla hareket ediyorlardı. Osman Hamdi Bey ise fotoğrafını çektiği modeli tarihi yapı içine( çoğu Çinili, renkli ortamlara) yerleştirip eski usul, sıradan oryantalist eserler üretmeye devam ediyordu. bunun farkında olan Avrupalılar ile Amerikalılar, tarihi eserleri götürebilmek hatırına Osman Hamdinin resimlerini överek alsalar da, aldıkları resmi pek sergilemiyor ya da depoya kaldırıyorlardı. Amerikalılar , Osman Hamdi’nin arkeoloji eğitim almadığını, müze-i hümayun müdürü olmanın dışında arkeoloji ile ilgisinin olmadığını, bilimsel bir analiz yapamadığını bildikleri halde, Pensilvanya‘daki arkeoloji derneği onu dernek üyesi seçmişlerdi. Amerikalılar, osman Hamdi beyin ruhsal durumunu ve davranışlarını analiz ettikten sonra ona üniversiteleri ve kurumları tarafından onursal üyelikler, fahri doktorlar vermenin yanında resimlerini alarak bu bahaneyle yüklü miktarda para ödemişti. Osman Hamdi Bey artık onlara güçlük çıkartmıyordu. Kendisinin yıllardır Assos limanında sandıkta beklettiği eserlerin Amerika’ya gitmesine izin veriyordu. Amerikalılar da öteki batılılar gibi artık sırrı çözmüştü: Hamdi Bey Türkiye’de başka kazılar yapmak istiyorlarsa onun gönlünü almaları şarttı.
Hamdi bey’le Wiegand’ın dostluğu döneminde Milet’ten de salonları dolduran eserlerimiz götürüldü. Wiegand’ın da Humann gibi Anadolu’dan Berlin’e gemiler dolusu eser göndermesi alman imparatorunu memnun ediyordu. Öte yandan , 1902 yılının sonbaharında almanların kazı yaptığı Bağdat vilayeti dahilinde kain babil harabesinde bulunan mine, Sır kaplı, renkli binlerce tuğlanın, yerinde veya İstanbul’da bir araya getirilemeyeceği için Berlin’e götürülerek orada düzenlenip tekrar takımıyla müze-i hümayun’a iade edilmesi hususu Berlin müzeleri müdürü umumisi tarafından dilekçeyle başvurularak teklif edilmiş, Osman Hamdi tarafından olur verilmesiyle, ilgili nezaret ve sulta’dan karar çıkartılmış, eserler doğrudan Berlin’e 1902’de emaneten götürülmüştü. Eserin den sonra ölümüne kadar sekiz yıl geçmesine karşın tarihi eserlerimizden sorumlu Osman hamdi eseri gereği istemedi. Peşinden gelen savaş yılları nedeniyle de bu olay bugüne kadar unutuldu.
1862 den itibaren Bismarck, alman Şansölye görevine getirildi. Tarihi eserlerimizin yoğun olarak Almanya’ya götürüldüğü dönemde Rusya yöneticisi Bismarck’tı. Bismarck’ın öncülüğünde Osmanlı topraklarından eser götürmeye gelenler kural tanımaz, hızlı hareket eden, liderlerine öykünen, gözü kara yağmacılardı. Almanların Öncü takımının başını çeken, Osman Hamdi Bey’le çok sıkı dostluk kurmuş olan, Bergama’yı, Milet’i, Priene’yi, Magnesia’yı, zincirli‘yi soyan Karl Humann buna tipik bir örnektir. Yıllarca Bergama’yı kaçak yollarla kazan, elde ettiği eserleri İzmir’deki alman konsolosluğu’nun deposunda toplayarak Berlin’e gönderen humman, Osmanlı yönetiminden kazı izni aldıktan sonra bir grup işçi ile yenilmez Prusya veliahtı adına kazıyı başlatıyordu. Karl Humann, Türkiye’den götürdüğü eserler nedeniyle ülkesinde çok seviliyordu. Berlin’e taşıma başarısı gösterdiği Bergama’nın tarihi eserleri sayesinde orada coşkuyla karşılandı, törenler düzenlendi. Human, tarihi eser soygununda öteki batılılara göre geç kaldıklarını düşünen almanların bu duygularına yanıt vermiş oluyordu. Artık kendilerini İngilizlere, Fransızlara eşit sayabileceklerdi. Çünkü onlar british museum’s, louvre’u daha önce Osmanlı coğrafyasından yağmadıkları eserlerle doldurmuştu. Şimdi almanlar da müzelerin dolduğunu hissediyordu. Karl Humann veliaht prens Frederik tarafından bile kabul edilip onurlandırıldı, unvanlar, ödüller aldı. Osmanlı ülkesinin yönetimi de ona Medici nişanı verdi.
Reklam
Eserlerimiz yurtdışına en çok “3 abdül dönemi” diye anılan üç Sultan Sultan döneminde ( Abdülmecid, Abdülaziz, 2. Abdülhamid) götürülmüştü. Bunların içinde en çokta ikinci abdülhamit ile Osman hamdi bey döneminde yağmaya tanık oluyoruz Müdüriyetini 13. senesinde (1894) hamdi Bey’in yasaya aykırı olarak yurt dışına eser gönderdiği gündeme
Osman Hamdi’nin müze müdürü olmasından sonra yavaş yavaş aile fertlerinin hemen hepsi müzede görev almaya başladı. Bu aile fertleri dolgun ücretler alarak gönenç içinde yaşadı.
Sanatçı ruhuyla duygusal davranan, hiçbir zaman idari ağır sorumluluk yüklenmemesi gereken, kırılgan, kişisel zaafları olan, kumar seven, gençliğinden beri dengesiz harcamaya alışmış, sürekli çok paraya gereksinim duyan, alıngan ressam Osman Hamdi’den ülkenin kültür varlıklarını koruması istenmişti. Bunun büyük bir hata olduğu acı deneylerle görüldü: Magnesia, Priene, Milet, Didim, zincirli, Efes, Trysa, Bergama başta olmak üzere, eserlerimizin götürü yıllarca sürerek büyük soygunlarla kanıtlandı. Bu dönemde Osman Hamdi, ofisine birkaç 100 metre uzaktaki Ayasofya’nın haziresinde bulunan ikinci Selim türbesinin çinileriyle, piyale paşa caminin çenelerinin Fransızlar ve almanlar tarafından soyulmasından da haberi olmamıştı.
Sultan ikinci Hamit kendisine sadakatle bağlı olanlara üst düzey görevler veriyordu. Osman Hamdi, eğitimli uzman arkeologlar karşısında, sıra dışı yetkilere sahip olmasına karşın arkeoloji bilimi ve tarihi eserler konusunda yetersiz, sadece idari bitirmiş bir müdür olarak kalıyordu. Kazıları yapan yabancılara karşı biraz hayranlık, biraz eziklik duygusu içindeydi.
690 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.