AY İNSANLARININ HİKÂYESİ
Yaşlı kemikler, ışığı kaçmış gözler. Her şey sarı, görünüyor. Kendı- mi görüyorum. Orada uzakta, zamanın sarı yıllarında kendimi görüyorum.
Gezgin bir adamın karısıydım ben, ömrümüz dünyayı dolaşarak geç- ti. O ve ben yollarda gezerdik, sırtımızda küçük bir bohça iş kovalardık. Ayaklarımızı yorar, kemiklerimizi
Sırtımı ona dönerek bir kez daha tabloya baktım. "En sevdiğim kısmı yeşil rengi. Çok derin bir renk."
"Yeşil favori rengin mi?"
Bir adım daha yaklaşığını hissettim, bedeninin sıcaklığı bana
doğru yayılıyordu. Her ne kadar ona dokunmak istesem de yerimde sabit durdum. "Hayır. Pembeyi seviyorum. Ya da kırmızıyı" Sormadan önce duraksadım, "Senin en sevdiğin renk ne?"
"Yeşil." Öne doğru eğilerek dudaklarını tam da dün gece hayal ettiğim
gibi kulağıma yaklaştırdı. "Gözlerin gibi."
Bir gün gelir de unuturmuş insan
En sevdiği hatıraları bile
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurduğu zaman
Beni unutma
Çünkü ben her gece o saatlerde
küçük gecemde benim, yazık
rüzgarın ağaç yapraklarıyla randevusu var
küçük gecemde benim, yıkım ıstırabı var
kulak ver
duyuyor musun esişini karanlığın
ben yapayalnız, bu mutluluğu seyrediyorum
bağımlıyım kendi umutsuzluğuma
bileydim lâyık olmadığını
yürür müydüm yollarında
sen birazı tereddüt
birazı kan ve gurur
acılarla beslenen bir zakkum çiçeğisin
oysa hep ışıl ışıl
hep rengârenk göründün bulutların ardında
anlayamadım
yeşil sadece zehir dumanlı gözlerinde
özlem sadece tûfanher akşam kefen giydi yüreğim kollarında
her gece bir giyotin
rüyalarım hıçkırık
kâbuslarım ölümdü
ellerin yavaş yavaş beni bataklığına
beni isyana gömdüşimdi kopardım urganlarını
dostluğum da sensiz, düşmanlığım da
ırmak ikiyüzlü akar mı sandın
güneş karanlıktan korkar mı sandın
git, seninle gitsin pişmanlığım da
bileydim lâyık olmadığını
yürür müydüm yollarında