“Çünkü eğer bu dünyada bir yerlerde, insanlar çocukları bombalıyorsa, bunu bilmeye gerek yoktu. O dünya zaten yanmış çocuk eti kokardı. Eğer bir yerlerde başka çocuklar açlıktan geberip gidiyorsa, bunu da bilmeye gerek yoktu. O dünyanın zaten açlıktan nefesi kokardı. Ve çocukların burunları bu kokuları alır, ergen öfkesi olarak da geri verirdi. Ta ki burunları yetişkin uysallığıyla tıkanana kadar.”
Dünyaya bakışında, olaylara gösterdiği merakta, cıvıl cıvıl sağlıklı bir iç çocuĝun merakı, saflığı vardır. Onun yanında kendimi yenilenmiş hissederim. Onun gülüşü, beni dinlendirir.
O andan başlayarak seni sevdim. Biliyorum, kadınlar bu kelimeyl sana, senin gibi hep şımartılan bir erkeğe çok sık söylemişlerdir. Fakat Inan bana, seni kimse o kız kadar, yani benim kadar, olduğum ve senin için hep öyle kalan ben kadar köle gibi ve bir köpeğin sadakatiyle kendini adayarak sevmedi, çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytuluklardaki bir
Bebekler dokunulmayı, sallanmayı, kucakta tutulmayı otomatik olarak rahatlatıcı ve mutluluk verici bulur. Eğer iyi bir şekilde bakılırlarsa, acıktıklarında veya korktuklarında tutarlı olarak biri gelip onları doyurarak sakinleştirdiğinde hissettikleri rahatlık ve mutluluk insan ilişkileri ile ilişkilendirilir. Dolayısıyla, yukarıda tanımlandığı