Yunan Felsefesi ile İslam felsefesinin ilişkisi
İslam felsefesinin Kur' an ve Hadis dışında, ikin­ci önemli kaynağı Grek felsefesi olmuştur. Daha doğru bir deyişle, nasıl ki Kur'an hikmet anlamında felsefenin en büyük kaynağı ya da ilham temeli olmuşsa, felasifenin veya Meşşai felsefenin, en önemli kaynağı, Kur'an'la birlikte, Grek felsefesidir. Buna göre başta İbn Sina, Farabi ve İbn Rüşd olmak üzere, neredeyse tüm Müslüman filozoflar kendi İslami kültür çevrelerinde karşı karşıya kaldıkları felsefi problemlere bir çözüm getirmek için, ihtiyaç duydukları kav­ramsal araçları, muhtemel çözümlere yönelik ana ilkeleri ve temel argümanları, yoğun bir çeviri faaliyetinin kendilerine tanışma imka­nı temin ettiği Yunan felsefesinden temin etmişlerdir.
Sayfa 138 - SAY YayınlarıKitabı okuyor
Athenagoras
Tanrı ve ilahi şeylerle ilgili Hıristiyan öğretisinin Yunan filozoflarının öğretisinden üstün olduğunu sa­vunur. Bu nedenle felsefe veya akıl, Hıristiyan vahyine ancak bir yardımcı olarak hizmet edebilir. O, işte bu stratejiyi teme­le alarak, iman yoluyla tek bir Tanrı'nın varlığını kabul eder, sonra da O'nun basit, bölünemez, ezeli-ebedi, değişmez, aleme aşkın ve inayetini dünyadan eksik etmeyen bir yüce varlık olduğunu birta­kım argümanlarla ortaya koyar.
Sayfa 50 - SAY YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Tatianus' a göre,
Yunanlıların bilim, felsefe ve sanat­ları kendilerinin bulmuş ya da kurmuş oldukları şeklindeki iddia­larının dayanağı yoktur. Yunanlılar tüm bildiklerini başkalarından öğrenmiş olup bilimleri, hele felsefeyi geliştirip yetkinleştirecek yerde, tahrif etmiş, yanlış kullanmışlardır. Ona göre Yunan filo­zoflarının "İsa' dan önce gelmiş Hırıstiyanlar" olarak görülmeleri bir tarafa, Kitab-ı Mukaddes'ten aşırmış oldukları fikirleri haksız bir biçimde kendilerine mal eden hırsızlar olarak görülmeleri ge­rekir.
Sayfa 46 - SAY YayınlarıKitabı okuyor
Antik Yunan ile Ortaçağ Felsefesi arasındaki fark
Yunan' da insa­nın temel probleminin bu dünyada ve kent devleti sınırları içinde mutluluğa erişmek olduğu kabul edilmiştir; Yunan' da, insanın bu problemi çözebilecek güce sahip olduğuna ve kendi çabasıyla iyi ve mutlu bir hayata ulaşabileceğine inanılmışken, ortaçağda problem­ler, yeryüzündeki hayattan ziyade, bu dünyadan sonraki hayatla ilgili olan problemlerdir. Ortaçağda insan, doğal ve akli bir varlık değil, öncelikle Tanrı tarafından yaratılmış, fakat ilahi özünden ayrı düşmüş bir varlıktır. Bu insan için, bir tarafta aş­kın, yaratıcı Tanrı; diğer tarafta ise kendisini Tanrı' dan her geçen gün biraz daha uzaklaştıracak, özüne yabancı bir varlık alanı bu­lunmaktadır. Bundan dolayı, ortaçağ felsefesi için problem, teorik ya da bilimsel olmayıp, özde veya tümüyle pratik bir problemdir: Yaratıcısına bozulmamış, maddenin kiriyle pislenmemiş olarak nasıl dönülebileceği problemi.
Sayfa 24 - SAY YayınlarıKitabı okuyor
Bir Batı felsefesi tarihi yazılırken, Yunan geleneğinin büyük şahsiyetlerini zikrederek başlanır, Ortaçağ geleneğinden Aquinolu Aziz Thomas ve Aziz Augustinus gibi birkaç isim, ardından modern döneme varılır, analitik gelenekle birlikte, Kant ve Hegel gibi filozoflar sayılır. Ardından, Batı dininin bir tarihi yazılsa Musa ile başlanır, İsa ve Martin Luther, Kierkegaard ve bir miktar din düşünürü ile sürer.
Sayfa 747 - pdfKitabı okudu
-Ortaçağ Latin felsefesi Yunan ve Roma düşüncesine olduğu kadar muhtemelen Arap ve Yahudi düşüncesine de borçludur. Aslında, on üçüncü yüzyıla dek Batı felsefesinde görülen ilerlemeler, Doğu'dan gelen malzeme, tema ve doktrinleri benimseyip özümsemenin ritmini taşır.
Sayfa 20
Reklam
122 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.