Dışarıya çıkmak istediğim zaman, odanın karanlık bir köşesinde saçı başı perişan bir kadının, karanlıkta, sessiz ve ürkmüş bir kedi gibi oturmakta olduğunu farkettim. Kucağında iki çocuk vardı. Üçüncü bir çocuğun başı da, göğsüne dayalıydı. O çocuk, sanki, başı, annesinin göğsünde doğmuştu. Öyle bir sokuluşu, annesinin öyle bir yapışması vardı.