Anı yaşamıyor olmayı anlamak biraz zor gelebilir. Çünkü aslında ordaki varlık bilinir, görülür, hissedilir kötü hisler taşıdığında. Hem de çok çok derinde. Zaten anı yaşıyorum dersin.
Kendince iyi bir plan yaptığında da anı yaşıyorum dersin. Tadını çıkardım, iyi geldi dersin. Ama iyi gelmediğini içten içe bilirsin.
Anı yaşamamak böyle özel durumlar için değil sadece, en basit davranışlarımıza bile yansımış durumda halbuki.
Çocuğunu kucağında uyuturken yarının temizlik planını yapmaktır, güzel bir kahve içerken başkalarının hayatlarına sağa tıklayarak üçer saniyeliğine şahit olmaktır, koşuya çıkmışken kafanın içinde geçmişin hırsını taşımak, savaşır gibi koşmaktır.. Oysa her biri başka bir an her biri önemli. Hepsine zamanın var. O an ne yapıyorsan ne yaşıyorsan tam olarak içinden geçmektir. Bir çocukla oynarken kendi çocukluğuna dönmüş de arkadaş edinmiş gibi ya da karşındaki senin çocukluğunmuş gibi oyna. Her iki durumda da sensin iyileşecek olan. İçinden gelmiyorsa başta hatırlat kendine. Sonra zaten anlayacaksın. Bir yerde o çocuk o anın tadını çıkarmayı öğretecek bugünkü sana.
Anı yaşa.
Yanındayım.