Parçalanmanın Gücü ile Devamlılığın Gücü
Parçalanma ve klasik olanın yeniden doğuşu * Konstantinopolis’te ve imparatorluk sınırları içerisinde, ifade akımlarının en güçlü olduğu bölgelerde bile (örneğin Suriye-Filistin civarı) neredeyse hiç bilinmeyen, imgenin “klasisizm”inin parçalanması, Batı Avrupa’ya farklı düzeylerde ve farklı şekillerde nüfuz eder: Campania, Friuli veya Vizigot
Şehirleşme yapımızdan iğreniyorum.
Çünkü şu yaşadığımız hayata bakın lütfen. Tavuk kümesi gibi apartman dairelerinde yaşıyoruz. Kendimizi geliştirme ihtimalimiz neredeyse yok. Mesela ben kendime masa yapmak istiyorum ve tahta kesecek yer yok. Bir şeyler üretebileceğim bir atölye, garaj vb. boş alan yok. Sadece benim değil, herkesin yok. İnsanlar heykel yapmak isterlerse nerede yapacaklar? Resim yapacak bir salon olsa insanlar toplanıp resim yapsalar ya. Şarkı söylemek isteyenler bağıra bağıra diledikleri gibi nerede şarkı söyleyecek? Dans etmek isteyenler nerede yapacak? Hayat iş ile ev arasından ibaret değil. Toplum bütün gün çalışıyor ve bir tavuk kümesine giriyor. Üretim 0. Televizyon izliyorlar ama içerikler hep bayat ve kokmuş. Sosyal medyada geziyorlar her şeyin tartışıldığı ama hiç bir şeyin çözülemediği mecralar ya da tavus kuşu gibi insanların kendilerini sergilediği yerler. Ya bir tane tavuk kümesi olsa insanın, çıkar o tavukları izler hareketlerine bakar, bir şeyler öğrenir. İnsanlar kültürel anlamda ölmüş resmen. Ölüyoruz arkadaşlar ölüyoruz. Ülke de arazi mi yok? Neden doğru düzgün yerleşemiyoruz? Böyle mi yaşamak istiyorsunuz? Hiç bir kültürel faaliyet olmadan. Bir bahçeniz olsa çıkar toprakta eşelenirsiniz en azından. Neden bu şehirler böyle dip dibe çok katlı apartmanlardan oluşuyor? Bu şekilde yaşayarak gelişiyoruz sanıyoruz ama aksine ilkelleşiyoruz fark ediyor musunuz?
Reklam
Hayatta öğrendim ki emrine amade olunmaya en layık olan rabbim Onun kitabi ayet ayet şeklimi ve suretimi çiziyor, yönümü belirtiyor, yolumu gösteriyor, ne helaldir ne haram sınırımı çiziyor, ölçümü ve haddimi hududumu belirliyor, değerimi ve kıymetimi ortaya koyuyor, doğrularımı ve yanlışlarımı anlaşılır kılıyor Kimi sevmeliyim kimden uzak
Şimdi “hepimiz insanız” diyorlar. Hepimiz insan değiliz, hepimiz beşeriz. Aramızdan bazıları insandır. Ama insanlar kâfir, Müslim olabilir. İnsan olmak Müslüman olmak manasına gelmez. İnsan olmak ulvî ile süflî arasındaki münasebete ortamlık eden kişidir. O yüzden kâfir de olsa sanatkârlar insandır. İster resim yapsınlar, ister heykel yapsınlar, ister bestekâr olsunlar, ister şiir yazsınlar, ister roman yazsınlar… Sanatkârlık seviyesini tutturmuşsa beşer, ona insan deriz. Çünkü o, süflî ile ulvî arasındaki yere kendini yerleştirmiştir, oradadır. İnsandır yani; o ünsiyeti kurmuş olandır. Ama biz İslâm’a girmek suretiyle kestirmeden insan oluruz. Bize sanatkâr olmaksızın insan olma fırsatı İslâm’a girmekle verilmiştir. Nasıl olur? "Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden resûlullah" dersiniz. İslâm olduğunuz için hemen insan olursunuz. Çünkü böylece akıl ve şehvet kutuplarından birini tercih etmeyi dışarıda bırakmış olursunuz.
İsmet Özel
İsmet Özel
Genç bir arkadaşın sorusu üzerine... Entellektüel Bilgiye Ulaşmak İçin Nereden Başlamalı? (10 Maddelik doyurucu bir yazı) Bir an önce öğrenmek diye bir şey yoktur. Kendinden inşa etmek istediğin adam ne kadar büyükse sabrın da o kadar büyük olmalı. Birilerine bir an önce laf yetiştirmek sağda solda bilgiçlik taslamak için
Dillerin nasıl doğduğunu bilmediğimiz gibi, sanatın da nasıl doğduğunu bilmiyoruz. Eğer tapınak ve ev inşası, resim ve heykel yapımı veya doku­ma gibi etkinlikleri sanat olarak sayarsak, dünyada sanatçının bulunmadı­ğı tek bir topluluk yoktur. Yok, sanat deyince, müze ve sergilerde tadına varılan bir şey veya seçkin salonların güzel süslemelerinde
Reklam