Anadolu insanı çilekeştir. Bırakınız hak aramayı “karnım aç” dediği, “ Ben de insanım!” dediği zamanlarda bile acımasız işkencelerden geçirilmiş; hapislerle, coplarla, tanklarla, kurşunlarla, ölümlerle sindirilmiştir. Duygu ve düşüncelerini, içtenlikle dile getirmekten korkar. İşte bu nedenle Anadolu insanı vurdumduymaz denilecek kadar sabırlı, ikiyüzlü denilecek kadar samimiyetsiz ve bir tarla sıçanı kadar korkaktır. Nasıl olmasın ki! Onun için doğru olan duyarlı olmak değil; bir badireyi en az hasarla geçebilmektir. Yaşamaktır. Çünkü Anadolu insanı en sıradan zamanlarda bile yalnızca yaşamayı bir başarı, bir marifet sayacak kadar çok fakir ya da çok zengindir.