Öyle anlar gelir ki insan hiç bir şey yapamaz konuşamaz hale gelir belki de bazen yaptıklarından ve kendinden utanır hale gelir bunlardan öğrendikleri ve yapacakları ne kadar ilerleme gösterse de o anlık gelen hayal kırıklığı bazı şeyleri kötü etkilemeye yetiyor.Bir yere ait olamamak ne kadar da kötü hiç bir yerde kendini bulduğuna ve gerçekten hayatındaki kişiyi bulamamak onun değerini her geçen gün daha da azaldığını görüp onun da olmadığını bilmek konuşucak tek bir kelime bile edicek birinin olmamasi nasıl bir his sığınacak tutunacak bir dal ararken tek dalin kendin olduğunu bilmek acıtıyor.Belki de her zaman kendinle kalmamak gerek sadece kendini keşfetmek yada sadece kendi kendine baş etmek olmuyormuş bazen sitem etmek haykırmak ağlamak gerekiyor bir limana sığınmak birine ihtiyaç duymak gerekiyor.Her zaman tek başına olmuyormus her zaman yalnız olmak tek başına olmak ise yaramiyormus bazen her istedigini yapmak bile sana istediğin hissi yasatmiyormus.Dogru zaman doğru konum doğru kişi bunları beklemek mi önemli yoksa bunlari yaratmak mi yada gerçekten inandigin zaman birakmamak mi hangisi hangisini seçmek yapmak kolay ki hayat sürekli bir şekilde bizi tepetaklak edip kendi oyununa getirmiyor mu peki öyleyse ne yapicaz ne halde bir şeyler yapicwz kimiz biz neyiz biz tam olarak ne zaman bulucaz kendimizi ve ne zaman bulucaz gerçek bizi gerçekten biz ben sen o var mı..
Doğru mu?
Vediha: Yirmi yıl önce gelin olarak girdiğim şu ailedeki kavgaları yatıştırmak, kusurları gizlemek, çatlakları onarmak için onca çabama karşın, bütün eksikliklerden ve mutsuzluklardan yalnızca benim suçlanmam doğru mu? Samiha ile Ferhat'ın aralarını bulmak için bu kadar uğraştıktan, "Sakın evini, kocanı bırakma Samiha" diye ona bu
Reklam
“O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler…” Türk edebiyatının usta kalemi Yaşar Kemal, ülkedeki çürümüşlüğü bu sözlerle özetlemişti. Orhan Kemal’in sokak sokak dolaşıp ‘Gazete Havadis’ diye bağıran çocuk işçisi, Füruzan’ın çocuğunu okutmak için tek başına mücadele eden anne karakteri, Fakir Baykurt’un ezilen köylüleri artık yok. Bugün o iyi yürekli yoksul ana karakterler Türk edebiyatından buharlaşıp uçtular. Yerini yan rollere bıraktılar. Yoksulluk her gün daha da derinleşirken eserlerine bu gerçekliği yansıtanların sayısı bir elin parmağını geçmiyor. Latife Tekin, Dursaliye Şahan, Seray Şahiner bu isimler arasında. Peki ya günümüzde ekonomik kriz her geçen gün derinleşirken kitaplar ne anlatıyor? Edebiyatta bugünler nasıl hatırlanacak? “Fakirlik edebiyatı demode mi oldu?” ... 12 Eylül, örgütlü toplumu yok etmeye çalışırken, sanatta da bireyselleşme ve piyasalaşma beraberinde geldi. Birgün Gazetesi -
Barış İnce
Barış İnce
Yakamoz Papatya [1-19]
Özgür Vural
Özgür Vural
Hepsini okumak isteyenlere.. Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini
Sürgün
Gökyüzünde, yeryüzünde Gün doğdu mu her gün ilk gün Her gün aydınlıktır Yoksa ümit, her yer loş karanlıktır Yâr gurbette, can yürekte Bir kafeste ne amansız Sonsuz ayrılıktır, geçmez zaman Her gece hep aynıdır
Ben Dostlarımı Ruhumla Severim
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum. Ağladım. Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. Karanlığı gördüm, korktum. Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi... Ağladım.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.