_ Sen niye geldin buraya git git seni istemiyorum kara Fatma!
_ Benim adım Fatima bir kere tamam mı? Benim ablam Aliye senin bebeğine Nikita'ya bakıyor!
_ Bebek benim değil hep ağlıyor kötü oyuncak sus sus!!
_Çok bencilsin Julia hep ben ben diyorsun diğer kim varsa umrunda değil!
haziran
Katalin Sokağı’na on yıldız vermişim. Koca bir mart ayını on yıldız verebileceğim bir kitaba rastlamadan geçirmişim. Tam nisanı da böyle bitiriyordum ki
Adalet Ağaoğlu imdadıma yetişti. Kadınlar ellerinin değdiği yeri nasıl da güzelleştiriyorlar dedim içimden. Her şey de olduğu gibi edebiyatı da bir çiçek bahçesine çeviriyorlar.
Elena Ferrante…oturdum düşündüm, ne çok kadının ruhuna konuk olmuşum meğer. İyi ki varsın edebiyat dedim.
Fakat kendi topraklarının kadın yazarlarını okumak çok daha başka. Anlattıkları çoğu şey senin de kaderin çünkü, gözyaşları senin gö yaşın, kederleri senin kederin. Sen de mi yaşadın bunu diyorsun, bunu ben yaşadım bunu annem yaşadı, şunu da komşu kızı, ilkokul arkadaşım… sonra şaşırmıyorsun bu kader ortaklığına. Ne de olsa biz aynı toprakların gülleri, laleleri değil miyiz? Aynı havayı soluyup, aynı sulardan beslenmedik mi? İyi ki var kadın romancılarımız, yoksa kim anlatırdı yazmamış olan onca kadını?
Bir iş daha edindim kendime. Türk kadın romancıların eserlerini keşfe çıkmak. Lakin önce birazcık
Thomas Mann sularında yüzüp Alman edebiyatınının atmosferine dalmam lazım.
Fatma Aliye Topuz
2009 yılında 50 Türk lirası'nın arkasında kendisine yer verilmiştir. Kendisinden önce Zafer Hanım Aşk-ı Vatan isimli ilk romanını yayımlamış olsa da yazarın tek romanı olduğu için Zafer Hanım değil beş roman yayımlayan Fatma Aliye Hanım ilk kadın romancımız olarak tarihe geçmiştir. Fatma Aliye Hanım 9 Ekim 1862'de