Gözlerimizi dünyaya açtığımız an, evrende bizim varoluşumuzun küçük bir parçası olarak bulunmanın ağırlığını hissederiz. Göğün sonsuz mavi derinlikleri, yeryüzünün muhteşem manzaraları ve insanlığın karmaşık dokusuyla karşı karşıyayız. Neden buradayız? Neden yaşıyoruz? Bu sorular, insanın zihninde kök salmış, esrarengiz birer fırtına gibidir,
- Bir Hayat, Bir Şans, Her Şey Geçici -
Sevgili Aydos, ''Bazı derinsel duysaklıklar beni suskunluğa itiyor, hüzünler bedelsiz bir bekleyiş biçimi olmaktan öteye gidemiyor ve biliyor musun? bazen iki kişiyi bir bankta oturmaya razı eden mutluluk değil de acı ve hüzünleri olabiliyor, velev ki bunu keşfede biliyor musun?'' Dik Not: Hayal kurmak zamanı daha az gerçekçi yapmıyor, bir hayat, bir şans, her şey geçici, nefes almak içimizde ki alevi devam ettirmiyor.
Reklam
Can
Siz hiç vazgeçtiniz mi yaşamaktan Hiç istenir mi ruh çıksın bedenden Cesaret ister var olmaktan vazgeçebilmek... Bir o kadar da korkak olmak lazım aslında Ruhu kırık Şiiri kısa Ve yangın dolu bir ömre devam edebilmek için Kabul edelim ki bu hayat yormuştur hepimizi Herkesin benliğini yoran,acıtan, sancıtan dertleri Büyük pismanlıkları,
Sen Sus da Gözlerin Konuşsun Gözler kalbin aynasıdır derler.. Çok doğru.. Gözlerine bakarak anlarız en çok insanın nasıl biri olduğunu içinde ne taşıdığını.. Adeta insanın iç alemine açılan gizli bir kapıdır.. Kimi kurnaz tilkidir odaklanmışcasına pür dikkat diker gözleri, bişey kaçırmamacasına, çok iyi gözler, ayrıntıları fark eder, kaydeder .. Kimi de ne hinlik, ne hainlik, ne kötü niyetler içindeyse gözler yuvalarında fıldır fıldır, adeta fırıldak gibi döner, kimi gözler ise sanki henüz ağlamış yada ağlayacak gibi buğulu nemlidir, kimi gözler efsunludur sanki, insanı etkisi altına alır kilitlenir kalır karşısındaki, kimi gözler yaşadığı tüm acıları, hüzünleri, hatta hayatı fotoğraf gibi gösterir, kimi gözler de yaşı kaç olursa olsun çocuksudur, temizliği, masumluğu, duygusallığı, içindeki korunmuş saflığı öylece sergiler.. Kimi gözlerde uçsuz bucaksız bir derinlik vardır, yaşanmışlığı öğrenmişliği, bilgeliği anlatır, baktıkça açar kendini okuyana.. Kimi gözler hep güler, yıldız gibi ışıltısı vardır hatta, son derece hayat dolu, neşeli ve ümitvar, iyimser birini gösterir.. Gözler.. Yalan söyleyemez, iyi bir kameraman, fotoğrafçı, biyografi, gözlemcidir..
Her insanın kendisinden başka kimsenin bilmediği gizli hüzünleri vardır ve bazen o acıdan yanıp tutuşurken biz ona soğuk insan deriz.
Unuttun mu?
Nietzsche der ki, "unuttum" diyorsan iyileşmişsindir artık. Çünkü unutunca, insanın iyileşmeye başladığını savunur. Ne garip değil mi, insanoğlu çoğu şeyi unutabiliyor. Bu, hayatta kalmak için bir savunma mekanizması olsa gerek. Ancak, yine ne gariptir ki, unuttuğumuz şeyleri bir vesile ile ara sıra da olsa hatırlayınca, aynı o eski acıları, hüzünleri de hissedebiliyoruz tekrar. İşte ben onlara "unutulmuş kisvesindeki unutulmamışlar" diyorum. Bazı üzüntüler, pişmanlıklar, kaçan fırsatlar, kayıplar ve hatta sevinçler unutulmuyor aslında. Yani demek ki aslında hiçbir zaman gerçekten "iyileşmiyoruz". İyiymişiz gibi yapıyoruz belki de. Sanki umursamıyor gibi yaparsak, hayat bizi rahat bırakacak gibi düşünüyoruz belki de. Tıpkı küçük çocukların elleriyle yüzünü kapattığında, görünmez olduğunu düşünmesi gibi... Ne sefiliz ama... İnsanın kendine sarılıp öpesi geliyor şefkatle...
Reklam
86 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.