Alıntı
Simon okulu biraktiginda ailesi caresizlige kapildi. Sehirdeki tum okullari denediler. Ozel, devlet, askeri, akademi... Ama Simon ilgilenmiyordu. Sonunda bir katolik okuluna gondermeye karar verdiler. Simon eve ilk karnesini getirdiginde, ailesi bastan asagi A'larda dolu bir karneyle karsilansinca şoke oldular. Ne oldu diye sordular ona. Okulun dört bir yaninda carmiha gerilmis o adamin resmini gordugumde ciddi olduklarini anladim dedi.
Kaç
Adına şiirler akıttığım zamandan, Hasretine gün saydığım şu ana Kaç satır ateş edildi yüreğimizde? Yollarımız düştüğünden beri ayrı Kaç şair doğurdu yüreğim? Yaza yaza öldürmem gereken.. Kaç, satırlarda ki geçmişin gölgesinden! Bakma aşağı, başın döner düşersin geçmişten.. Kaçamaz da insan tesellilere savrulmaktan. Kaçıncıdır bilinmez yine de uslanmaz gönül. Kaçıyorum senden her ne kadar yakalanmak istesem de, Yakalanmamalıyım. Kaç kapakta örtülür acılarımın izi? Ya kaçıncı oldu bu yıkılan benliğim? Kendimden kaçarken kaybettiğim.. Mertozof
Reklam
Günün Şafağında
Kenetlenmiş anaforun bıçak yüklü gövdesi, vicdanımızı biçerek, kanımızda billurlaşıyor... Direnen insanlıksa, bir pervasızlık buudunda yapayalnız gözüküyor, bön tavırların anlayışsızlık hududunda... Kaybolan haysiyet; gözleri kan çanağına dönmüş karanlığın bir tutamlık aydınlığında, gırtlak hela arasında kesintisiz; ahlaki zaaflı neferlerini konuşuyor... Sonlara doğru yaklaşırken anlaşılıyor; fayda yok, yanlıştan doğruya; galip geliyor insanlık... kaybederken bizler, anlayamamıştık; silinecek ve muhtemelen ezilecektir tenimiz. Kanayacak daima yaramız, ellerimiz kaldıramayacak çelik yükü; son süratte biçecek düstur, kimliğimizde afallatacak bizleri! Kaçınan ve bizi bulmasın istenen; bir yalancıyı gövdesinden, ansızın yakalayacak! Yukarı aşağı şehirlerinde dolandığımız hayat, ramak kala yanımızda dayanarak, kalbimizin ta ortasında; nefretimiz, hıncımızda kaybolacak...
Hayatı kimileri yürüyerek, kimileri yokuş aşağı giderek yaşar
" Küçük bir çocuğun yokuş aşağı koşması gibi seni düşünmek... Biraz heyecan , biraz da düşecekmiş korkusu..."
Cemal Süreya
Cemal Süreya
“Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümid etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu; Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.