bir yerlerde, içimde bir yerlerde bir şeylerin kayıp gidişini hissediyorum. sabah çıkıp gece girdiğim yere ev demeye dilim varmıyor. bana nefretle bakan iki çift gözün ortasında bir şeyler için çırpınıyorum. o yemek masasının dağılışına kaçıncı şahit oluşum bu bilmiyorum. her seferinde çıkıp giden benken annem bu sefer babamı da alıp gitmiş. susuyorum. bir sigara yakıyorum. haddinden fazla ağrıyor başım. günlerin uykusuzluğu gözlerimi kan çanağına çeviriyor. bir şeyler yapıyorum, sırf kendimi meşgul etmek adına. insanlarla konuşuyor, hiçbir şey yokmuş gibi kahkaha atıyorum. ama olmuyor. susmuyor zihnimdeki sesler. her saniye başaramayacağımı söyleyen binbir tane sesin arasında ölüyor gibi hissediyorum. başım çatlıyor. iki-üç ilaç içip geçer diyorum. geçmiyor. geçmeyecek. biliyorum. susuyorum. aynaya bakıyorum. saçlarıma dokunuyorum, içimdeki hisleri bastırmaya çalışıyorum. düşünüyorum. haddinden çok düşünüyorum. bazen sahiden ölüyor gibi hissediyorum. bağırırken ve nefesim kesilirken, ağlarken ve nefesim kesilirken, titrerken ve eriyip giderken. her geçen gün daha da belirginleşen kaburgalarım acıyı simgeliyor bana. tenime dokunup iyileştirmek istiyorum kendimi, kendime yara olduğumu unutarak. ardından hatırlıyorum, elimi ateşe değmiş gibi çekiyorum. sızlayan parmak uçlarımla seviyorum çiçeklerimi. yara almış bedenimle sevmek istiyorum kendimi. ama ben o kadar güçlü olduğuma inanmıyorum. ölmeye yeten gücüm, yaşamaya yetmiyor. susuyorum. biraz çekilip köşeme izliyorum her şeyi. paketi bitiriyorum. hâlime kahkaha atıyorum. aynaya bak küçük kız, olmaktan korktuğun kişisin.