Geçmişi 9. yüzyılda Uygurlara kadar uzanan çini süsleme sanatı, ilk örneklerini 11. ve 12. yüzyıl Karahanlı ve Büyük Selçuklu mimarisinde vermiş geleneksel Türk İslam sanatlarından bir tanesidir. Çeşitli biçimlerdeki levhaların renklendirilip sırlanarak fırınlanması sonucu, eriyen sırın çini hamurdan yapılmış levha üzerinde meydana getirdiği koruyucu saydam tabaka, çini sanatının esası olmuş ve kullanıldığı mimari süslemeye, solmayan bir renklilik sağlamıştır. Bu sırlı levhaların büyük bir teknik ve çeşitlenme ile Anadolu topraklarında zenginlik kazandığı söylenebilir zira günümüze kadar gelebilmiş Anadolu Selçuklu ve Osmanlı eserlerinde çini sanatının en güzel örneklerini görebilmek mümkündür. Anadolu’da çini süslemenin uygulandığı ilk dönem yapılardan biri Sivas’ta bulunan Keykavus Darüşşifasındaki türbedir. Bunun yanı sıra Konya’da Alaeddin Camii’nin mihrap ve kubbeye geçiş kısımları, Karatay Medresesi, Tokat’taki Gök Medrese, Ankara’da Arslanhane Camii, Edirne’de Selimiye Camii, İstanbul’da Sultan Ahmet Camii çini sanatından zengin örneklerin görülebileceği mekânlardır.