Göklerin. Aşağıda, Surlarla deniz arasında, dokuz kez yıkılmış Surlarla, yedi kez ıssız kalmış deniz arasında. Düşle yangının iki kanadı arasında, Hiçliğin tek kurşunu zamanı uzatan Ve acele söğütleri ölümün dilinden Konuşturan dayanıklı ırmak horonu ile Bitişin komşu duvarı Boğaz arasında Dönüyordu atlar... Yaşlananı görmedim hiç. Kimi yelesiyle devirmek ister burçları, Kiminin eşeler toprağı hâlâ toynakları. Bir yanda armağanlar bekliyordu: Bir kadın. Kulplu bir üçayak, altı yaşında bir kısrak, Ateşe değmemiş bir kazan, iki kulplu bir kap. Bağırmalar, nal sesleri, toz duman... Über ailen Gipfeln ist Ruh «Peki, Dağa bırakılan çocuk ne oldu?»
Melih Cevdet Anday
Melih Cevdet Anday
Mümkün mü Unutmak
Ye tl’ın Ye tl’en (Ya kahraman ol ya öl!) 21 Mayıs 1864 Büyük Çerkes Soykırım’ın yıl dönümündeyiz. Vatansız kalmanın ne olduğunu en iyi biz bilir, bu yüzden yaşadığımız bu topraklara sonsuz bir sadakat ve amansız bir cesaretle bağlılık gösteririz. Nartlar’ın nal sesleri eşliğinde edilmiş bir yemin; “Her ayın 15’inde ayın çehresinde izleriz birbirimizi, işte bu yüzden hiç kimse silemez izlerimizi.” youtu.be/hCDtdSak418?si=...
Reklam
Demirden sağnaklar altında uyur sevdiğim
Göğsünde hazin ayak izleri eski şubatların Onu yaralar kıpırdatıyor ve o sertelmektedir yaralardan boşalmaktadır nal sesleri Saçları bukleli bir çocuğu öperek uyandıran içimize Güneşler bırakan nal sesleri ...
Evet İsyan
Demirden sağnaklar altında uyur sevdiğim göğsünde hazin ayak izleri eski Şubatların onu yaralar kıpırdatıyor ve o sertelmektedir yaralardan kasıklarına boşalmaktadır nal sesleri saçları bukleli bir çocuğu öperek uyandıran içimize güneşler bırakan nal sesleri.
İsmet Özel
İsmet Özel
SALKIMSÖĞÜT
Akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri
Sesliadres
Demirden sağnaklar altında uyur sevdiğim göğsünde hazin ayak izleri eski Şubatların onu yaralar kıpırdatıyor ve o sertelmektedir yaralardan kasıklarına boşalmaktadır nal sesleri saçları bukleli bir çocuğu öperek uyandıran içimize güneşler bırakan nal sesleri. Keserle yontulmuş bir ağzı var sabahın varınca bayrakları, marşları duyuyorum başım çılgınca sarsılan dallarla uğraşıyor durup dineliyorum bütün taframla bütün taframla, bütün yumruklarım, bütün hantal yüreklerin olduğu orda.
Reklam
179 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.