Saat sekiz sularıydı, güneş batıyordu. Ortalıkta yine boğucu sıcak vardı. Ama o, bu pis kokulu, tozlu, bulaşık şehir havasını derin derin içine çekti. Başı biraz döner gibi oldu. Birdenbire, kor gibi yanan gözlerinde ve zayıflamış sarı, solgun yüzünde yabani bir güç parladı. Nereye gideceğini bilmiyor, bunun üzerinde düşünmek de istemiyordu. Yalnız, bildiği bir şey vardı: “Bütün bunlara hemen bugün, bıçakla keser gibi, hemen bir son vermek gerekti. İyi akşamlar 🌇