Benzemez insan dostlarıma/ Ağaçlar gölgesini esirgemez/ Güneş köpeğimden daha sadık/ Dizlerime sıçrar ellerimi ısıtır/ Karşılık beklemeden/ Hele kuşlar/ Avcılara bile kin beslemezler.” Oktay Rıfat'ın “Gün Sonu Konuşması” şiiri böyle biter. Mahsusmahal için aklımda harfler, kâğıda, dünyaya, insana her baktığımda, bu dizeler sözden önce halkalandı
Çay üzerine "Şairlerin Demleri" iki çay söylemiştik orda, biri açık, keşke yalnız bunun için sevseydim seni. (Cemal Süreya) Çayın rengi ne güzel Sabah sabah,
Reklam
Mesela yanımda olsaydın güzel olurdu. Uçurtma uçururduk belki. Pamuk şeker yerdik ben çok severim şekeri, öğrenirdin. Yanımda olurdun en basitinden. Beni severdin,özlerdin.film izlerdik,korku filmi. Korkup sana sarılabilirdim mesela. “Korkma ben yanındayım, bu sadece bi film.” diyip dalga geçebilirdin benimle gülerdik. Düşünsene beraber gülerdik. Beraber ağlardık hatta. Gözyaşlarımı silerdin sen, ben de senin burnunu öperdim. Yine gülerdik. Her şeyi sana anlatırdım sıkılmadan dinlerdin. İçerdik belki? Sarhoş olurduk. Ne güzel olur ama. Ben sarhoşken sana hiç söyleyemeyeceğim şeyleri söylerdim belki. Sen yine gülerdin. Bildiğim fıkraları anlatırdım sana. Uyuduğun zaman izleyebilirdim seni. Pasta alırdık, pastayı yüzüne bulaştırırdım belki. Su savaşı yapabiliriz mesela. Hatta sulu boya da yapardık seninle. Seninki daha güzel olurdu kıskanırdım.Kokunu içime çekerdim. Öyle güzel kokardın ki boynunda uyumak isterdim. Gitmezdin yanımdan,bir saniye bile. Hep beraber olurduk. Balık tutardık. Sonra yerdik onları. Ellerimle yedirebilirim sana. Kılçıklarını ayıklardım belki. Şiir okurdun bana. Bilirsin çok severim şiiri… Fotoğraflarımı çekerdin . Beraber çekinirdik . Öperdin belki de,durmadan öpebilirdin beni. Utanabilirim yanında, kızma. Sarılırdın belki de. Hep sarıl asla bırakma. Ellerini tutunca kalbimin hızlanmasını açıklayamazdım . Gülerdin yine. Olsun sen hep gül bana. Gül diye elimden gelen tüm şebeklikleri yapabilirim senin için. Gitmeni istemediğimi biliyorsun. O yüzden sen hep gül bana ama gitme.
-MONA ROSA- Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak. Kanadı kırık kuş merhamet ister. Ah senin yüzünden kana batacak. Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. Ulur aya karşı kirli çakallar, Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa. Mona Rosa bugün bende bir hal var. Yağmur iri iri düşer toprağa, Ulur aya karşı kirli
Her kadın şiirdir aslında, Nazım'dan, Süreya'dan, Necip Fazıl'dan İzler taşırlar satırlarında... Ve satır arası boşluklarında saklarlar sevdalarını... Tek sorun; Çoğu zaman kendilerinin şiir olduklarının farkında olmamalarıdır...
Yüreğine çok gönül koydu bu sevda, Dağlara çok haykırdı ismini, Senin olduğun her yere aşkla bakar oldu bu gözler. Yenildiği savaştan hiçbir zaman vazgeçmedi bu gönül. Direnebildiği kadar aşk koydu adını, Sevebildiği kadar sığdırdı özlemini yüreğine. Öpebildiği kadar çoğaldı dudaklarında aşk. Ve dokunabildiği kadar uçtu yüreğindeki tüm kelebekler. Dalıp dalıp uzaklara gittiği kadar biraz daha uzaklaştın. Ve hep farklı masallarda çıktın karşıma. Sonu gelmese de hasretine hep yeniden başlandı. Bilinen tüm sevdalar tekrardan gözden geçirildi. Ve sen, Her şeye rağmen savaşmaya değerdin. 2. kitaptan güzel bir şiir :)
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.