Yalvarış
Ya Râb bu hasrete can dayanmıyor; Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun. Her adımda bir engel var, salmıyor, Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun. Mümkün mü bu yolda maksuda ermek? Mümkün mü sılada dost yüzü görmek? Âşıka ar gelir geriye dönmek;
Pyungsan Tepeleri'nde Yi Chahyun'u Düşünmek
Gri dağlar akşam gökyüzüne karşı yükseliyor. Nehir batıya doğru akıyor. Atan kalbimle peşine düşüyorum, Bu dik yolda onun attığı her adımı izliyorum. İşte, Pyungsan Tepeleri'nde üstat yaşadı, Tek başına kendisine yiyecek sağlayan tarlayı sürerek. Böyle bir bilgeyi hayal ederken çağlar soluyor. O yükselen ayın tüm gökyüzünü doldurması gibi Onun büyük ruhu da her zaman parlak kalır Ve sadece bulutları arayan dağ zirveleriyle Sonsuza kadar bir olur. Onu sevdiler. Hâlâ onun büyük düşüncesini yankılıyorlar, Hâlâ onun ruhunun sınırsız huzurunu koruyorlar. Onların sessizliği onun bildiği görkemdi. Onun için dünyamızın çekişmeli ihtişamı Gözler önündeki bir örümcek ağı kadar önemsizdi.
Reklam
GELMİŞLER İŞTE
Yol gider mi? Uzun, stresli ve gerilim... Ufuklara dalıp geçer mi? Yaman olmuş. Bulutlar neyi izler oralarda? Yeryüzünde telaş içinde. Kim ne anlar bundan? Anladım vallaha...
Elbette umutsuzluğa düşerim bazen Elbette umutluyum her zaman Neden yazılır bir şiir Neden okunur bunca yazı Çünkü nasıl aşılabilir başkaca İnsanın karmaşıklığı.
Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri! Sadece, beyni zonk zonk sızlayanlardan biri! Bakmayın tozduğuma meşhur Bâbıâlide! Bulmuşum rahatımı ben de bir tesellide. Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası! Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası? Evet, kafam çatlıyor, gûya ulvî hastalık; Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık. Büyük meydana
geçiyor zaman günler, deli atlar gibi koşuyor. her bir anı kırbaç olmuş anımsadıkça vurup, acıtıyor.
Reklam
1.000 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.