Zaman, asude bir ırmak değil artık, adeta bir girdap, öylesine hızlı, öylesine öğütücü. İdraklerin fevkinde çılgınca bir helezonun içinde savrularak yaşamak mecburiyetindeyiz. Ve her hadise, insan ruhunun taşımakta zorlanacağı ölçüde gözlerimizin önünde yaşanıyor. Böylesine mekanın daraldığı, zamanın hızlandığı demlerde insan ruhu teneffüse ihtiyaç duyuyor; bir lahza derin bir nefes, bir ân bütün kayıtlardan arınmış bir enginlik, bir tutam dinginlik.
İmân-ı billah, mârifetullah ve muhabbetullahtan sonra bu dünyada en değerli nimet; insanın ruhuna iyi gelen dostlardır. Cismen yanınızda olmasa da ruhen bir yerlerde var olduğunu bildiğiniz ve bu bilmenin yansıması o muazzam inşirah hissi ne büyük bir Rahmânî lütuftur insana.
Farklı sinelerde olsa da aynı sevk, şevk ve heyecan ile atan kalpleriniz bir.
Hüzünde bir, elemde bir, kederde bir, idealde bir.
Dipsiz soyutlukların ve yalnızlıkların karanlığına doğan mücellâ, münevver yıldızlar gibidir o dostlar.