Tam bağımsızlığı amaçlayarak ülkeyi işgalden kurtarma düşünce ve eylemi; Adana’da başlatılan, İstanbul’da geliştirilen ve Samsun’da uygulamaya sokulan dokuz aylık bir hazırlık dönemini kapsıyordu. Mondros Mütarekesi henüz imzalanmamışken, ülkenin işgal edilerek parçalanacağı önceden görmüş, hazırlıklarını buna göre yapmıştı. Ona göre, ulusun kurtuluşu, halkın örgütlenmesine dayalı silahlı savaşın ve ulusal bağımsızlık kararlılığının, toplumun ortak istenci durumuna getirilmesiyle olanaklıydı. Anadolu’ya bunun için geliyor ve sonuna dek gideceği, dönüşü olmayan bir yola çıkıyordu... “Bağımsızlığa ulaşıncaya kadar, bütün ulusla birlikte, özveriyle çalışacağıma kutsal inançlarım adına ant içtim. Artık benim için Anadolu’dan ayrılmak söz konusu olamaz” diyordu. Kararlılığını; koşullara ve Türk halkının özgürlükçü geleneğine uygun bir mücadele anlayışıyla birleştirmiş, ulusal olduğu kadar evrensel boyutlu bir eyleme girişmişti. Düşünce olarak olgunlaştırdığı eylem planını, halkın anlayıp katılacağı söz ve davranışlarla bütünleştirmişti. Yüksek hedefleri vardı, ancak ayrılık yaratacak erken atılmış adımlardan, erken söylenmiş sözlerden özenle kaçınıyordu. “Ben, ulusun vicdanında ve geleceğinde sezdiğim büyük gelişme yeteneğini, bir ulusal sır gibi vicdanımda taşıyarak, yavaş yavaş bütün toplumumuza uygulatmak zorundaydım” diyor ve her evrede, o evrenin gereklerine uygun davranıyordu...
Kaynak; METİN AYDOĞAN “Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı”