Ey filbahriler eğiminde yasladığım levhaların en mukaddem çivisi! Hangi ayrılık bu kadar acıtır gözleri? Hatrımdaki dün hatrında mı? Hani İstanbul'dayım bundan dört yıl evvel, ilk hicran gövdemize mıhlanmış. İlk şehirlerin ayrılığı, ilk firak heybemizde. Hani senin fesleğen yapraklarına en ihtiyaç duyduğun bir zamanın canhıraş uzleti; benim, gitmenin en derin en çaresiz hüznü... Sonrasında sen başka, ben yine başka şehirde, ayrılığın eline tutuşturduğumuz belki beyhude visalde. Gün bugün yine alışılmış hicran, fakat giden sen. Çehremizde tuhaf izler, dostluğun ellerinde söğütten şiirler, bir yandan inanıyorum bekliyor bizi filbahriler. Biliyorum bekliyor belki bizi kurşuni renklere boyanmış kapalı dehlizler. Dost! "Göğün tüllenen kızıllığı laciverde koşarken" durdur zamanı. Gün yıkılıp gitmeden, hüznünün serinliği çökmeden dursun zaman. Durdurduğun zamanda da iyi ol, dönme geri şu yokuşta direnen yalnızlığa. Dönme! Ama bil, ben durdurduğun zamanın yalnızlığında da, akıp giden dünyanın yorgunluğunda da yanıbaşındayım. Dostum, Muhlise Nur Bolat'a ithafen...
DİLİMİZE YERLEŞMİŞ 10 İSTANBUL DEYİMİ 1. ÜSKÜDAR’DA SABAH OLDU Üsküdar’da deniz kıyısındaki Valide Sultan ve Mihrimah Sultan camilerinin müezzinleri, karşı tarafta yaşayan padişaha seslerini duyurabilmek ve ondan ihsan alabilmek, belki saray müezzinliğine yükselebilmek ümidiyle sabah ezanlarını mutlaka Beşiktaş’taki cami müezzinlerinden önce
Reklam
KISMET İSE GELİR HİNT'TEN YEMEN'DEN...
Bugün yine 2017'de yaklaşık iki ay kaldığım yer olan Gebze'deyim. 2017'de Gebze Pelitliköy'de Asya Çikolata firmasında tercüman ve proje yönetmeni olarak çalıştığım zaman Gebze Center'in tam karşısında Turkuaz Otel'de kalıyordum. Bugün tekrar Turkuaz Otel karşıma çıkınca içeri girip anılarımı tazelemek istedim. Biraz tuhaf değil mi? Sebepsizce
bal'a bu yazıyı ikimizin de sevemeyeceği bir yerden yazıyorum bayım, içimden bir yerlerden.. buralarda bir şeyler kırılıyor bayım, içimde bir yerler yıkılıyor. Bir şehir, belki de bir İstanbul yıkılıyor, bu şehrin yıkıntıları üzerinde adım atamayacağımdan altında kalmayı tercih ediyorum. Bir kaç kırık damarlarıma batıyor içimde. Bir kaç can kırığı sevgimi acıtıyor bayım. Size canımı yakmayı, sevgimi acıtmayı yakıştıramadığımdan atıyorum tüm suçu içimdeki kırıklara. Anlayabiliyor musunuz bayım?
Kimbilir Bana bırak sözlerinden az tüketme başkalarına. Bana bırak az sevginden.. bilirsin,az ile yetinirim ben... belki gelirsin bir gece süzülür kokun önce. ellerin dokunur yüzüme
*Kör Baykuş, yansıtma ödevim için yazdığım inceleme. Ne diyor Sadık Hidayet? Al bu benim çocukluğum, ergenliğim, gençliğim. Al bu benim yalnızlığım, hayallerim, düşlerim, melankolim. Al bu benim sevgim, aşkım, cinselliğim. Al bu benim bedenim, ruhum bu benim başladığım yere döndüğüm çemberim. Çocukluğum bitmiş İstanbul'a doğru koşuyor muyum?
Reklam
35 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.