Anlıyorum ki bazı hikayeleri anlamaya Gayreti yok insanların.
Bu çağın en bulanık iklimindeyiz.
Nasıl oluyorsa oluyor,
İnsan bir türlü erişemiyor kendine.
Her nasılsa bir üşengeçlik
Kaplamış içimizi.
Her nasılsa küs kalplerimiz.
Bir yol var ki her kapısı
Bir baş ağrısı
Öyle ki kalplerimiz buz kesiyor
Çoğu zaman pencere kenarlarında.
Ve her nasıl
Günaydın. İçimizi çürütüyoruz; kötülüklerle, değiştiremeyeceğimiz musibetleri düşünmekle, anlatmakla, konuşmakla... Ne yazık. Aynı kitapta geçer: "Gülmek zorundasın çünkü aksi takdirde için ölür. Bedenin her şeyi depoluyor, biliyorsun. Acıyı da depolar." Bu sabah, ne olmuş olursa olsun, bir gülümsemeyle dolduralım içimizi sevgili okur.
Kahvelerden birine girip bir grog ısmarlasam
seni öldürmek için çareler tasarlasam
sükût bembeyaz buz tutsa bıyıklarımda
mağrur bir totem gibi sussam konuşmasam
ve türküm kaybolsa sessizliğin hırçın türküsü
ve ben unutulsam ve yazdığım şiirler
senin için yazdıklarım herkes için yazdıklarım
eski padişahlar gibi unutulsa birer birer
ve ben seni unutsam hiç hatırlamasam hiç mi hiç
ihanetini hatırlamasam şehvetini hatırlamasam
ellerim oldum olasıya seni unutsalar...
HAN DUVARLARI
-Osmanzade Hamdi Bey'e-
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.
İlk sevgiye
Hissizce yaşamak hayatı
Uzak upuzak insanlar
Ne yaşadım, ne gördüm
Ne önemi var
Kimse dokundu mu bana
Ya ben kimseye
Berrak biz buz altında
Yüzüp giden