Kadınlar, Gezegenler Ve Cüceler Sigaramı kendim yakabilirim bayım; sen bana kendi ellerinle kahve pişiremeyeceğine göre yemişim senin centilmenliğini! Taksiye binişimde kapıyı açman beyefendi yapmıyor seni kuzum; “paramızı biriktirip bir pikap alalım, sevdiğimiz şarkıları plaklardan dinleyelim” dediğimde, “siz kadınlar böyle boş şeylere
.... Bir işçi ölümünün “dayanılmaz hafifliği” Zincirlerle çekiyor işçiler Güneşi yatağımın başına Ben nasıl çıkarım bu kirli yüzle Güneşin karşısına? Celal Sılay Milan Kundera’nın Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği romanındaki “dayanılmaz hafiflik” ifadesinin, birçok yazıya başlık olmasının artık sinir bozucu hale geldiğini kabul ediyorum. İnsan
Reklam
Lo’nun gerklilik kipleri ~ Dilek Altundağ
Birazdan ikimizi sevmeyen, hiç olmadığı kadar sevmeyen baba hakaretleriyle ezecek bir böcek gibi ezecek. Keşke böcek olsak da görünmesek şu herife diyeceksin, baba gibi titiz bir adama kardeşimle benim için sabrettiğini biliyorum. Biz ellere muhtaç olmayalım diye çektiğin eziyetleri hem sen köpek bağlasan durmaz bu evde demiyor muydun? Çekilmezdi bu ev bu adamı çektin bizim için çekmeliydin. Ah anne senin de hayatından ne çok gereklilik kipin varmış .Annem omzuma dokununca yüreğime can taşıyan kocaman bir sevgi ile sarılıyorum. Her akşam gibi sıradanlaşan akşamların biri daha yaklaşıyor, unutmuyorum çetelemdeki gereklilik kiplerini babanın ayaklarını yıkayacağım leğen ibrik hazır olmalı, pijamalarını sobanın dibinde ısıtmalı. Sıcacık giymeli sırada yemek hazırlayan anneme yardım etmeli. Babanın minderini sobaya yakın yere sermeli. Baba için her şey hazır.
Dünyadan gitmek
Şu aldatıcı dünyanın her şeyine kandık. Geldik, gördük, sevdik, sevildik. Bizim zannettik. Evlerde oturunca, arabalara binince bize tahsis sandık. Baharları sevdik, çiçekleri sevdik. Aldatan ne varsa sevdik.. Bir Allah'ı sevdik deyip, binler aldatanı sevdik... Geçici olanı istedik, içimizdeki sonsuz isteğe rağmen. Herkesin gönlünü ettik... Yoldan geçen karıncayı bile incitmeyelim dedik. Ama karıncayı yaratanı incitmemeyi bilemedik... Huzuru heveslerde aradık. Sonlu olan, bitek, yiten, gidenlerde. Manayı bilenler, az bir lezzetine varanlar terk etti dünyayı. Sana dalanlar boğuldular dedi. Her an O'nunla (c.c) olmakla kurtuluruz senden dedi. Aldanmadı ve aldatmadı... Biz hem aldandık hem aldattık hem de aldatan ve aldananlarla bir olduk. Fakat hala bir umut var. Umut daima var. Umutsuz olmak o aldatandan medet ummak değil mi zaten. Umutlu olmak, kimseleri değil yalnız seni c.c) razı edeceğim demek değil mi? Dünyadan gitmek dedim ya. Herkes dünyadan çekip gider arkadaşım. Sen gitmeden gidebilir misin? Baharlar geldiğinde dalında duran gülü değil de, ona can veren toprağı sevebilir misin? Kışlar geldiğinde yağan karı değil de solup giden yapraklara bakıp, ben de soldum senden gayrısına diyebilir misin? Talip misin fikr etmeye?
.... Adalet ezilenler için bir tuzaktır Bu başlığı atarken bir avukat olarak biraz gerildiğimi itiraf etmeliyim. Zira adalet gibi insanlığın “yakıcı” taleplerinden birini böylesi bir önermenin konusu etmek, hele de bunu adaletle doğrudan ilişkili bir mesleğin üyesi olarak yapmak nereden bakarsanız bakın oldukça iddialı. Tabii bu iddianın
GÜNAYDIN SEVDİCEĞİM
Günaydın sevdiceğim Sen şimdi bir şafakta uyandın Yanında beni görmesen korkma! Ben gidiyorum gidenler gibi Sana bir şiirimi bıraktım sakın ağlama Ben asiydim birazda deliydim Sen girdin gönül bahçeme
Reklam
1.000 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.