"... Müslümanlar bütün işlerinde Peygamber Efendimiz'e müracaat ediyorlardı. Böylece Muhammed Aleyhisselam devlet reisliği, kadı ve ordu komutanlığı işlerini bizzat görüyordu. Seriyyelere komutanlar tayin ediyor, Medine dışına gönderiyordu. Böylece Peygamber Efendimiz, Medine'de ikamete başladığı ilk günden itibaren devletini kurmuş oldu... "( Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil) Bir insan nasıl Müslüman olup da" devletin dini olmaz, devlet laik olmalıdır" diyebilir. Bakıldığı zaman tek ve ulu önderimiz olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) devlet yöneticisi idi. Kendi kurmuş olduğu devletini Allah(c.c) 'tan Cebrail (a.s) vasıtası ile aldığı vahiylerle yönetiyordu. Çarşıda, pazarda, mahkemede, günlük yaşamda Kur'an-ı Kerim' in Ayet-i Kerim-e'lerine uygun davranışlar sergileniyordu. Müslümanların Hz. Peygamber'i örnek alması, hayatına rehber kabul etmesi gerekmektedir. Allah bizi kendine layık kul Habibine layık ümmet eylesin İnşaallah.
Laiklik nedir
Anlatmak istediğim bir husus var , laiklik aslında bir siyasi tercihtir. Bu döneme kadar , 70 yıldır laikler , dincileri yok saymadılar mı ? Konuşma fırsatı dahi vermediler . Laiklik , demokrasi diyorsalar eğer , yaşayan ve inanan insanların önünü açmaları gerekiyor. İnanmayan inanmaz lafımız yok ama inançlarını aşmaya çalışmak o insana yapılan en
Reklam
"Türküm” ya da “milliyetçiyim” diyemeyenler, demek istemeyenler hiçbir karşılığı olmayan “Türkiyeliyim” ya da “Türkiye milliyetçisiyim” diye uydurma bir tanım ürettiler. Haberin Devamı Bu tartışma 100 yıl önce 1924 Anayasası’nda, “Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese ‘Türk’ denir” şeklindeki Türklük tanımı
İSTİKBÂL İSLÂM'INDIR...
Batı’nın yararına, dünyanın “geri” kalanının zararına göre tasarlanmış kapitalist-modernist sistem nihaî krizini yaşıyor. “Batı modeli”, biçimsiz yığınlara dönüştürdüğü kalabalıklar nezdinde bile inanılırlığını yitirdi. Ne devlet ne de kendini ilericilikle özdeşleştiren modernitenin muhayyel gelecek vaadleri, dinin yerini dolduramadı, insanın iç âlemini düzenleyemedi. Bu düzensizlik sebebiyle de yetiştirdiği insan tipinin ihtiyaçları hiç bitmedi. Andre Malraux, uzun yıllar önce; “Yirmi birinci yüzyıl ya dinî olacak ya da hiç olmayacak” demişti; görünen o ki, haklı çıktı… Ama bana göre, daha doğrusu ve daha güzeli; inanan ve inancında sonuna kadar direnen, yazan ve yazdıklarını yaşayan; yaptıklarıyla davasını yücelten “Büyük Sanatkâr” Salih Mirzabeyoğlu’nun söylediğidir: İSTİKBÂL İSLÂMIN!.." (MEVLÜT KOÇ, "Gelecek Geçmişindir!", Aylık Dergisi 150. Sayı Mart-2017'den iktibas, barandergisi.net, 3 Ekim 2023)
ORGANİZE DİN! POZİTİVİZM, LÂİKLİK VE KEMALİZM...
“Allah indinde din, İslâmdır.” Tamamlanmış ve tâbi olunması gereken din de İslâm’dır. Evrensel ölçekte bir dünya düzeni ve bir medeniyet olarak, hayatın her alanını düzenleme gücüne sahip muhteşem bir kültür, imparatorlukların üst yapısı, hukuk düzeni olmuş bir üst sistemdir. İnsan olarak bizim misyonumuz, “aklın duracağı ve aklın at koşturacağı
Modern dönemde imtiyazlı kimliği belirleyen otorite ulus devlet olduğu için imtiyazlı kimlik ulus kimliğidir. Eski dönemde bu kimlik dindi. Ulus dinin yerine geçti, seküler din oldu. İnsanlar ulus kimliklerine bir yücelik, azamet, ayrıcalık atfederek varoluş ve güç istençlerini ona aktardılar. Böylece bu seküler kimlik avam için varoluşun anlamı haline geldi. İnsan kendini kendinde ötekini dışlayarak tanımlar ve var eder. Bu seküler din ötekiyle tam da böyle bir ilişki sonucu kendini tamamlar. Bu yüzden avam kendi seküler dininin dışındakilere çatarak kendi seküler dininin en yüce ibadetini yerine getirmiş olur. Velhasıl modern toplumun birincil varlığı ulustur. Ve güç istenciyle dolu avam kendini ulusal hınç içinde var eder. Bu yüzden ulus olamayan uluslar yangınlarda, sellerde, depremlerde bile toplumsal öfkenin hedefi haline gelirler. Ta ki onlar da bir ulus olmayı başarana kadar.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.