"Büyük bir mağaramız olsun bizim de.
Bu şehre, bu karmaşaya, bu merhametsizliğe, bu gürültüye ayak uyduramayanların sığınabileceği bir mağaramız olsun" diyor şehre koşarak giren adamın katibi. Biz duvarlarına hakikatin nurları yansıyan bir mağaraya inandık. Mağarada sukûnet bulan,
mağaraya sığınan bir zata biat ettik. Belki bundandır mağarada olmak, kendi hiramıza çekilmek sonra, mağazalarda olmaktan daha iyi gelir kalbimize.
Yoruldun ve başını yaslayacak bir yer mi arıyor gözlerin? O vakit kalbine dön.
Hiraya dön.
Kalbine yansısın nuru hakikatlerin.
Ve silsin, bunca inandığın gölgelerin,
doğru sandığın yalanların ve kalabalıkların kirini pasını. Gözlerin kapanırken alacağın dönüş teklifini, vakti gelmeden duy.
Dön evvela kalbine, ba'dehû(sonra) kalbinle Rabbine...'