İstanbul’a su getiren Sinan’ın suyu kesildi!
Bir gün, yalnız yaşayan Mimar Sinan’ın kapısı, meçhul bir kişi tarafından hızlı hızlı çalınmaktadır. 99’luk ihtiyar delikanlı “Hayırdır inşallah” diyerek kapıyı açar. Karşısında hiç tanımadığı biri durmaktadır... Kapıdaki meçhul adam Koca Sinan’a kendisini tanıtır: -Efendim, ben Topkapı Sarayı postacısıyım. Sizi Divana çağırıyorlar. Herhalde bir
Tarihin Tozlu Sayfalarından
Ağırnaslı Sinan, 92 camiinin, 55 medresenin, 7 darulkaranın, 22 türbenin, 17 imarethanenin, 3 darüşşifanın, 6 su kemerinin, 10 köprünün, 20 kervansarayın, 36 sarayın, 8 mahzenin ve 48 hamanın mimarı; her naif ruhlu sanatkar gibi yüzlerce beytin yazarı olduğu gibi yüzlerce hatta binlerce beytte adı anılan; eserleri şiirlere, kitaplara, denemelere, makalelere konu olan ilham veren koca mimar... Osmanlının son yılları ve cumhuriyetin ilk yıllarında eserlerinin tahrifine göz yumulan ve eserleri sessiz bir çığlıkla toprağa karışan mimarın en büyük arzusu ise "unutulmamak"tı. Öyle de oldu ölümünün 400. yılında UNESCO'un anma listesine alınarak bir kez daha hatırlandı. Yüzlerce okul halen adını taşımakta, yüzlerce mahalle sokak cehresi onun özgün mimari tarzına benzemese adını taşımakta ve hatta Merkür'de Çaykovski ve Rodin adıyla anılan iki kraterin ortasında yer alan bir krater "Sinan"...
Reklam
BİRDE AŞKI BÖYLE OKUYALIM.. Ne Mecnun Leyla’ya, ne Kerem Aslı’ya, ne de Ferhat Şirin’e ¨seni seviyorum ¨ demedi. Divan edebiyatı şairleri, binlerce muazzam aşk şiirleri yazdılar ama hiçbir zaman ¨seni seviyorum¨ demediler. Çünkü aruz kalıplarıyla ¨seni seviyorum¨ denilemiyordu. Lakin, ¨seni seviyorum¨ demenin binbir türlü yolu vardı. Şiirler
MİMAR SİNAN KİMDİR? Devrinin tâbiriyle “ser-mîmârân-ı hâssa”, yani pâ­di­şah mîmarlarının başıdır. Bir kısım kaynaklara göre babası Abdülmennân, dedesi de Dülger Yûsuf isimli şahıslardır. Sinan, Sultan Selîm’in tahta çıktığı günlerde Rumeli’ye ilâveten Anadolu’dan da devşirme alınmaya başlanması üzerine Kayseri’nin Ağırnas Köyü’nden
"Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah sultan 17′sine bastığında, iki kişi onunla evlenmek ister. Mihrimah yani Mihr-ü Mah Farsça’da “Güneş ve Ay”anlamına gelir.Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa diğeriyse Mimar Sinan’dır. Padişah kızını Rüstem Paşa’ya verir. Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır! Gerçi sevdiğine kavuşamamıştır ama, aşkını olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır. Üsküdar’a sarayın isteği ile 1540 yılında Mihrimah Sultan Camii’nin temelini atar 1548′de bitirir. Camiyi yaparken eserine sanki “etekleri yerleri süpüren bir kadının” dış çizgilerini verir. Derken, ilk kez padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı’da,pek kimselerin uğramadığı ıssız ama İstanbul’un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan’a. Cami küçücüktür. Minaresi 38 metredir, bir adet incecik kubbesi üzerindeyse 161 pencere caminin iç güzelliğini aydınlatır, içerdeki sarkıtlar ve minare kenarındaki işlemeler, Mihrimah Sultan’ın topuklarını döven saçlarını anımsatır inasana. İşte aşk’a adanmış iki eser. Edirnekapı ve Üsküdar’da camileri aynı anda görebileceği Ve 21 mart’ta yani gece ile gündüzün eşit olduğu günde, (21 Mart aynı zamanda Mihrimah sultan’ın doğum günu) manzara şudur: Edirne camiinin tek minaresi ardından kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar camiinin ardından ay doğar! Mihrü Mah=Güneş Ay"
Mimar Sinan’ın 400 yıl sonra camiden çıkan şişedeki notu.
Mimar Sinan’ın eseri olan Şehzadebaşı Cami’nin 1990’lı yıllarda devam eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir inşaat mühendisi, restorasyon sırasında yaşadıkları bir olayı şöyle anlatıyor: "Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler vardı. Restorasyon
Reklam
60 öğeden 81 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.