Emily Bronte, Charlotte Bronte ve Anne Bronte. Nasıl severim bilemezsiniz. İlkinden Uğultulu Tepeler'i okumuştum ortaokul sonda. Tam bir hafta küstüm dünyaya billahi. Nasıl da canlıydı her şey. Nasıl da hüzünlü. Uzansam dokunacak gibiydim. Anama baktım, romandan bir şeyler gördüm.
Sonra Jane Eyre. Koca bir yumruk oturmuştu boğazıma. Kursağıma derler ya, ondan.
Ya Şatodaki kadın? Anne Bronte. Sıcacık.
Hepsi de kendine birer erkek adı bulmuşlar. Mahlas. Nickname. Lakap. Ne dünyaymış ama? Bok. Allah bir daha göstermesin.
Allah herkese böyle kardeşler ihsan eylesin.
Bir zamanlar ya okuduk ya da dinlemiştik. Radyo vardı. Tövbe yoktu TV. İnanın çok daha güzeldi. Kafamı halıya gömer dinlerdim. Her şeyi kendi meşrebimce gözümde canlandırırdım. Hey gidi günler hey.
Alın size bir radyo tiyatrosu. Bizi o kadar etkilerdi ki, anlatamam dostlar.
youtube.com/watch?v=_TP9zKL...