Okumaya başladığınızda çoğu kişinin sıradan olarak tanımladığı günlük bir akışın içinde buluyorsunuz önce kendinizi. Devam ettikçe tanıdık hissettiren (özellikle İstanbullular için) mekânların içinden geçiyorsunuz, adımlarınız bilindik yolların üstünde ilerliyor. Ben, kendimi anakarakteri -birçok yerde- bu mekânlarda uzaktan izlerken, takip ederken buldum. Öyle ki daha çok merak ettiğiniz birine dönüşmeye başlıyor. Sonra bir bakıyorsunuz karakterle ruh kardeşi olmuşsunuz. İşte burada; siz de kendinizi ister istemez sorgulamaya, unuttuklarınızı hatırlamaya ve yaşamınız boyunca bulunduğunuz konumları irdelemeye başlıyorsunuz. Eserdeki akış güzeldi, gerçekten beklemediğim olaylar karşıma çıktı. Sonunu kitaptakinden farklı beklemedim ama sadece biraz çabuk sona geldim gibi hissettim. (Bu bendeki etkisi herkes aynı duyguyu yaşamamış olabilir.) Mektup, bilinç akışı, betimleme, v.s. birçok yazım tekniği ve tür kullanılarak yazılmış ve bu da kitabı güçlü ve başarılı kılan çok önemli bir şey. Ayrıca hayvan sevgisi çok güçlü verilmiş, anakarakterdeki en sevdiğim şey oydu.