Ölüm! Hepimizin, bir yerlerde var olan ama bizim başımıza hiç gelmeyecekmiş gibi kaçındığı, aklında bile getirmediği, hayatın doğal evrelerinden biri olan, ölüm. İvan İlyiç için de böyleydi. Bu kitabın, ölüm üzerine düşünmeye sürükleyen naçizane özelliği şüphesiz İvan İlyiç'in nasıl bir insan olmasından tutup, aile ve iş yaşamına kadar anlatmasıdır. Çünkü insan ölümü yakınına yakıştırmaz, ürker, içini "belki" lerle doldurur. Bu yüzden İvan İlyiç'i tanımamız gerekti. Onun kişiliğini beğenip beğenmemenin bir ilgisi yoktu, onu anlasak yeterdi. Anlaşılmak.. Onun da isteği buydu. Kaçınılmaz sonunu, sahte bir umudun gölgelediği yalanı yaşamak istemedi.Bu yalan onu sinirlendirdi, onda olmayan o sağlık, yaşama sevincini başkalarında görmekse kalbini nefretle doldurdu. Son saatleri hayatını olması gerektiği gibi yaşayıp yaşamadığı, zamanını doğru kullanıp kullanmadığı sorularıyla geçti, bu acısını katladı. Son anı geçtikten sonra ise aklını meşgul eden tüm sorular, vücundaki bitmek bilmeyen acılar, yoktu.