Üç Büyük Usta/ Stafen ZWEİG
Reading slump denilir ya gençler arasında, işte tam da öyle bir şey oldu. Nihayet bitti. Kendimce nedenlerim var, Kitap okumak, kitaba vakit ayırmak çok keyifli ama gerçekten zor bir şeydir, herkesin okumuyor olmasını anlıyorum, kitap okumak bir seylere aç olmaktır ama bu açlığı gidermek de motivasyon ile olur. Okulun
Kayıt ve Kayıtsızlık
Her sanatçı yaşadığı müddetçe kendi filmini kendi yazar, yönetir. Potansiyel bir oto-biyografik materyal üretmek zorundadır. Bu his, salt sanatın içine dahil olmakla değil, bunun içselleştirip özümsemekle baş gösteren bir zorunluluktur. Bu aşamada sürekli sanatla sanatçı arasında somut bir ilişki kurmak pek kolay değil. Kitabın bariz bir kısmında
Roman, 19. yüzyıl Paris'inde geçen bir hikayeyi anlatır. Ana karakterlerden biri Eugène de Rastignac adında genç bir adamdır. Rastignac, Paris'e eğitim için gelmiş ve sosyal yükselme hayalleri olan biridir. Paris'in yüksek sosyetesi ve entrikalarla dolu dünyasına adım atarken, kendisini zengin ve güçlü Goriot Baba adlı bir adamla tanışır.
Goriot Baba, yoksulluktan zenginliğe yükselmiş biridir ve kızları için her şeyi yapmaktan çekinmeyen bir baba figürüdür. Ancak kızları, babalarının servetini har vurup harman savurarak tüketmektedirler. Goriot Baba'nın duygusal bağlılığı ve fedakarlıkları, onun çocukları tarafından nasıl sömürüldüğünü ve yalnızlığını gözler önüne serer.
Rastignac'ın Goriot Baba'nın trajik hikayesiyle kendi arzuları arasında bir denge kurma çabasını ele alır. Balzac'ın eseri, toplumsal hiyerarşi, ahlaki çöküntü ve insan ilişkilerindeki karmaşıklıkları derinlemesine işler. Ayrıca, 19. yüzyıl Fransa'sının sosyal yapısını ve insan psikolojisini incelerken, bireylerin hırsları ve duygusal zaaflarıyla nasıl mücadele ettiklerini de gözler önüne serer.
Öncelikle kitabı maalesef çok uzun sürede okuyabildim. Rus edebiyatına alışık olduğumdan Fransız edebiyatı bana oldukça ağır geldi. Betimlemelerin uzunluğu, süslü anlatım başlarda beni ciddi anlamda zorladı. Fakat kitabın içerisine girdikçe su gibi aktı. İçeriğine değinecek olursam sadakat, sadakatsizlik, arada kalmışlık çok güzel işlenmişti. Okumak ve bitirmek gerçekten keyifliydi. Eğer alışık değilseniz başta zorlayacak akabinde sizi sürükleyecek oldukça güzel bir eser.
Hem fedakâr hem bencil olabilir miyiz? Eğer bu iki durumu tek bir kişiye gösterecek olsak birbine zıt olan bu iki duyguyu aynı anda aynı kişiye besleyemeyiz fakat farklı kişilere besleyebiliriz. Yani birine bencilken diğerine fedakâr olabiliriz. Tezatlar kraliçesi Henriette.. Kocasına ve çocuklarına fedakârken, sevdiği insana bi o kadar bencil.
Honoré de Balzac'ın "Albay Chabert" adlı romanı, Napolyon savaşlarında öldü sanılan, ancak hayatta kalan ve geri dönen bir albayın hikayesini anlatır. Roman, Albay Chabert'in, savaşın ardından hayatını yeniden kurma çabasını ve eski kimliğini geri kazanma mücadelesini konu alır.
Chabert, savaşta ağır yaralanmış ve ölü sanılarak toplu bir mezara gömülmüştür. Ancak, hayatta kalır ve yıllar sonra Paris'e geri döner. Döndüğünde, karısının başka biriyle evlendiğini ve mirasını sahiplendiğini öğrenir. Chabert, haklarını geri almak ve eski yaşamına dönmek için hukuki bir mücadeleye girer. Ancak, toplumsal ve hukuki engellerle karşılaşır.
Roman, toplumsal sınıflar, adalet ve kimlik temalarını işler. Balzac, Chabert'in trajik hikayesi üzerinden, dönemin toplumsal yapısını ve bireylerin bu yapılar içindeki yerini derinlemesine incelemektedir.
