Annesinin hapis cezası yüzünden hapishanede büyümek zorunda kalan beş yaşındaki Barış’ın hikâyesini anlatıyor. Barış çocuk aklıyla, büyüklerin başından savmak için söylediği sözlerin ardında hep bir mantık arıyor. Büyüklerin kendileri yaptığında doğru, Barış yaptığında yanlış olan durumları anlamlandıramıyor. Bu bölümlerde niçin azar işittiğini anlayamayan Barış’a keyifle gülümsedim. Minik barış henüz algılayamadığı garip bir dünyanın içinde, her yanı soğuk ve sağır duvarlarla çevrili bir hapishane avlusunda gökyüzünü ve özgürlük uçurtmalarını izlemektedir. Annesinden yeteri kadar ilgi göremeyen Barış, inci adında bir mahkûmla arkadaşlık kurar. Ve asıl hikaye incinin hapishaneden ayrılması sonucu barışın ona mektuplarından oluşur. Bazı kitapların sayfalarını yavaş yavaş çeviririz. Bu da öyleydi. Barışta biraz kendimi gördüm ve kitapla içsel bir bağ kurdum. Beni ağlattı, ağlatan tarafı da şuydu; Küçük bir çocuğun dokuz aylıkken annesiyle birlikte girdiği hapishane, özgürlüğün nasıl bir duygu olduğunu bilmeden yaşaması ve yapılan şiddeti gözlemlemesi çok ağır bir travmaydı. Bu beni fazlasıyla etkiledi. Sevgili okurlar, Dünyanın ne kadar büyük, gökyüzünün nasıl eşsiz bir güzellikte olduğunu göremeyen küçük bir çocuğun tutsaklığı içinde özgürlüğünüze tutunacaksınız. Okuyalım, okutalım.