Kan davalısı olduğu toplulukla arasını düzeltmenin en kesin yolu kanları birleştirmekti.Tam bu husumet nikahla bitecek derken, atalarımızın dediği gelin ata binmiş ya nasip demiş, sözü aklıma geldi. Düğünün olduğu akşam denizden gelen bence at gibi bir adam .Arka kapakta aynen şu şekilde tanımlanır. Hikayenin üçüncü tekil şahsını
...denizden çıkıp gelen sarı saçlı beyaz tenli bir adam. İki metreyi aşan boyuyla bir devi andıran, "tanrıların dünyanın ilk dönemlerindeki erkekleri örnek alarak kalıba döktükleri "bu adam gelini beğenir ve sırtına vurduğu gibi gemisine atlayıp oradan uzaklaşır.
Hikaye kaçırılan gelini kovalayan damadın intikam almak için azılı düşmanın peşine düşmesiyle başlar.Damat gelinine kavuşma yolunda yıllara meydan okurken maceradan maceraya koşar.Peki Düğün gecesi ayrılan yollar birleşiyor mu? Ya gözden uzak olan gönüle ne kadar yakın oluyor?
Jack London Kuzey Kutup'unun soğuğunda kovalamaca temposunun yüksek bir kurgu sergiliyor.Kurdun Oğlu adlı derlemenin içinde yer alan bir hikaye olması sebebiyle diye düşünüyorum, ilk onbeş sayfada ne okuduğu anlayamamış olmanın verdiği bir sıkıntı var. Ama sonrasında inanılmaz keyifli bir macera sizleri bekliyor. Keyifli okumalar.