Gogol külliyatını ”Ölü Canlar” ile bitirdiğimi düşünüp bir kitapçıda görünce bu kitabı, okumamış olduğumun farkına varıp Nisan ayında alıp koymuştum kütüphaneme. Serbest çağrışımla belirlediğim okuma sırama koyabildim sonunda. Bir yerde Oğuz Atay’ın tanıştığı insanlara: “Dostoyevski’yi okudunuz mu?” diye sorup müspet cevap alamadığı insanları çok kaale almadığını okumuştum. Daha sonra da Dostoyevski’nin “Hepimiz Gogol’ün paltosundan çıktık.” sözünü. Gogol ile tanışmam böyle gerçekleşti. Nasıl bir sıralamayla ilerlediğim tam olarak yok hafızamda. Ama Taras Bulba’daki pastoral bozkır fotoğrafı imgesi, Burun ve Palto’daki gülünç memur tiplemesi, Ölü Canlar’daki insanın ”salt çıkarcılığına” yaptığı güçlü saldırıyı unutmak ne mümkün. Tiyatro oyunu kapalı gişe olan ”Bir Delinin Hatıra Defteri’nden de pek bir şey hatırlamıyorum doğrusu. Yazarlığının ilk dönem eserlerinden olan ”Akşam Toplantıları”nda köy yaşamı, Kazak gelenekleri ve Ukrayna halk kültürü yoğun yer kaplıyor. Ayrıca olağanüstü imgeler- cadı, büyücü vs.- ile yer yer Binbir Gece Masalları-çok daha az dolaştırarak tabii ve mutlu sonra bitirerek- tadı da aldım. Gogol külliyatını, Dostoyevski’den önce bitirmiş oldum.