Bir kaç sebebi olmasıyla birlikte kitapta beklediğimi bulamadım.
İlk olarak, kitabın konu açısından çoğunlukla göçmenlik konusunu ele alacağını sanmıştım ancak genellikle nazi almanyası ve 1980 Almanyasına etkisini okudum. İkinci olarak da, günümüz dediysem kitap 1981 yılında yayınlanmış yani yazarın çoğu fikrinin geçerliliğini yitirdiğini düşünüyorum. Örneğin; sayfa 104te, Fransızlara övgüm diye başlayan paragrafta, "Avrupadaki Akdeniz ülkesi olarak ele alabileceğimiz tek ülke, İtalya'nın da geri kalmışlığını düşünürsek, Fransa olacaktır." anlamına çıkan bir bölüm var. Ancak buna katılmamakla birlikte; bugün Avrupadaki Akdeniz ülkelerini saymamız gerekirse Fransa ilk üçe giremeyecektir. (Bkz; İspanya, İtalya, Portekiz). Son olarak ise, yayınevinden mi kaynaklı yoksa yazardan mı bilemiyorum -ki yazarın aynı yayınevinden daha önce kitabını okuduğumda böyle bir sorunla karşılaşmamıştım- çok fazla mantık hatası içerek cümle buldum. Örneğin: "Evlerde hep "temsili" babalara bırakılmıştır." ya da "Latin Amerika'da biz Doğululara hemen tanıdık ve hoş gelen müziklerindeki yanıklıktır."(sf 67 ve sf 90).Tüm kitap boyunca kullanılmayan virgüller yüzünden çok acı çektim.
Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu
Selim ileri ‘nin ‘’Romanlar ‘ın kara sevdalısıydım’’ ifadesiyle başladığı kitabı 230 romanın inceleme yazısından oluşuyor. Romanlar üzerine yazdığı yazılarından, romanları okuduğunda edindiği izlenimlerinden, saptamalarından, hislerinden, dönemlerinde uyandırdığı tepkilerden, yer yer edebiyat eleştirmenlerinin görüşlerinden, derlediği notlarından
Bilim Tek Yol
Dinin akılla alakası yoktur. Akıldan uzak olduğu için inanılır. Din akla düşmandır. Akıl dine göre imandır. Bildiğimiz akıl ile alakası yoktur.
Bilmek için akıl gerekir. İnanmak için ise akla gerek yoktur. Bu kitapta özellikle üzerinde durulan konular bilim-din-ahlak üçlüsü üzerinde uyumsuzluğu göstermek ve kozmolojik,teolojik ve ontolojik argümanlar üzerinde kabataslak bir açıklamaya gitmek olmuştur. Kapsamlı olarak din eleştirisine girilmemesi eksikliği olabilir. Ateizmi bu kitaptan öğrenmeye çalışmayın. Önceliğiniz kutsal sayılan kitapların bizzat kendi eleştirileri olsun.
Bu kitabı bir gün bu platformdan gelen bir msjla hiç tanımadığım birinin kitap tavsiyesi üzerine keşfettim. İyi ki tavsiye etmiş o kadar güzeldi ki... kitabı okurken hep yanımda bir kalem taşıdım altını çizmek için çünkü o kadar çok içime işleyen dönüp dönüp okumak istediğim satır vardı ki... Şimdi hepsini hem paylaşasım var hem kendime saklayasım... Sonunun bu kadar vurucu bitecegini tahmin etmezdim. Ah Kutay... o kadar içimi yaktı ki aşkın, arayışın dileğim; Füruzan'ın siyah gülünün yıllar sonra Kutay ile yeşermesi gibi kalbinden isteyen herkese Kutay'ın tarifindeki aşkın arayıp da bulduğu keşfin herkese nasip olması dileğiyle
Şimdi bi süre anasayfam bu kitaptan yapacağım değerli alıntılarla dolu olacak bilginize
Hademelerin doktor olduğu zamanlar korkunç bir hastane tecrübesi .yazılar didem madak ve de fürüzanı hatırlattı ama daha çok üzüntü hakim. Genç yaşta yazmak kendini bu kadar açarak yazmak çok etkileyici.
Bu kitaptaki olaylar, okuduklarımız tamamen gerçek olmasa da gerçeklik payı olan ve yüzümüze tokat gibi çarpan şeyler. Yazarın da kendi gerçekliğini aramaktan bıkıp 47 yaşında intiharı seçmesi kadar gerçek. O zaman soralım kendimize: Gerçeklik bir felaket midir?
Karamsarlığın, acının, pisliğin kol gezdiği insanlık dışı bir yer bakımevi... Küba'da rejimin evine, malına mülküne el koyduğu insanların, Miami'de yaşam şartlarına el konuluyor. Akıl sağlığı yerinde olmayan bu insanlara yapılan zulüm ecler acısı gerçekten.
Felaketzedeler evinin nefretle yazılan bir roman olduğunu yazar kabul ediyor. Emin olun okurken iliklerinize kadar bunu hissediyorsunuz. Ben keyif alarak okumadım açıkçası. Biraz mod düşüren bir kitap. İçerisindeki cinsellik rahatsız edici boyutta. Kin, nefret, pislik fazlasıyla üzerinde durulan konular. Şans vermek isteyenler için keyifli okumalar dilerim.
