Tanımadığım bir yazar kitabın adı ilgimi çektiği için almıştım zaten ince bir roman keman çalan birini anlattığı için sevdim lakin çok etkileyici bir yanı yok sanırım belki yazarın diğer kitaplarına bir şans verebilirsiniz.
#franzgrillparzer #fakirçalgıcı oldukça güzel bir öykü Avusturyalı yazar bir öyküyü alıp bir yandan romantize ederken öbür yandan gerçeklikten kopmadan yazıp şahane bir eser ortaya çıkarmış. Zaten kendisi özelikle Kafka'yı da etkileyen yazarların başında geliyormuş. Hatta yaşantısal olarak bu öyküde geçen yaşlı kemancının o olduğu bile söyleniyor. Hacmi kısa ama etkisi bir hayli fazla #okuyunpişmanolmazsınız
Bu kitapta neler bulabilirsiniz? Ailede özelikle okul başarısından dolayı horlanmış bir çocuk, kendine güvenini bir türlü kazanamamış bir genç, insanlara sürekli güvenen saf bir delikanlı, tecrübesiz bir aşık, beceriksiz bir kemancı ama sonunda kendi canını bile umursamadan başka canları kurtarmak için tüm cesaretiyle hayatını riske atan bir kahraman...
.
.
#akilfikirgezegeni
Bordo Siyah yayınlarının çevirilerine dair duyduğum olumsuz yorumlar bu kitabı edinmeme engel olurdu. Fakat sahaf festivalinde dolaşan kız kardeşimin para yettirebildiği tek kitap olarak rafımıza dâhil olabildi. Kardeşimin bu fakirliği sayesinde hem bu naif hikâyeyi okuyabildim hem de bu kitap özelinde çevirinin temiz olduğunu fark ettim.
Yazarı ilk kez duydum. 18. yüzyılın aristokrat kesiminden birine uygun olarak hukuk eğitimi almış bir devlet memuru imiş. Oyunlarıyla meşhurmuş. Söz konusu roman ise - belki de kısa hikâye - sokakta keman çalarak geçinmeye çalışan ihtiyar bir adamı fark eden bir memurun merakıyla ortaya çıkıyor. İhtiyar adam, Jacop; saygın bir bürokratın oğlu ve babasının ona çizdiği hayat çizgisinde ilerleyemiyor, başarısız addediliyor ve kendisini huzurlu hissettiği kemanıyla kalıyor en nihayetinde. Baba ve diğer iki oğulun başına gelenler, kitabın sonu biraz Yeşilçam dramı havası yaratsa da Jacob'ı dinlemekten keyif aldım. Belki de kendi başarısızlıklarımı görmüşümdür. Bir keman sesi yok yarattığım ama yünlerimden gelen hışırtılardan bir yaratı çıkar mı bakalım.
Fakir, sakat bir adamın av köpeği aradığı ilanını gören çocuklar; yardımcı olmak için Nanar isimli köpeği belirtilen adrese götürüp teslim ederler... Ancak bir süre sonra sokakta gözleri görmeyen bir çalgıcı ile beraber, köpeklerini siyaha boyanmış halde görürler... Buradan sonra ise hem çalgıcıya karşı bir merak, hem de köpeklerini koruma iç güdüsü devreye girer...
Çok basit bir konu gibi gözüküyor ama gayet güzel işlenmiş, olaylar çok güzel aktarılmış ve ilerledikçe merak uyandırıyor.
Stefan zweig okuyor gibi hissettim kendimi...onun tarzında onun üslubunda...öykü güzel anlatım güzel...kısacası kısa bir vaktinizi ayırıp okuyun derim ben ...
Uzun öykü olması sebebiyle uzunluğunu ve derinliğini yeterliği bulduğum bir eserdir. Uzun öykü sevenlerin okuması gerektiğini ve pişman olmayacağını değerlendiriyorum.
Belirtmek istediğim ve kitabı okuyacaklar için önemli gördüğüm bir nokta; Yazar toplumdışı bir karakter olan Jacob’un hüzünlü hayat hikayesini anlatmaktadır. Ancak yazarın hayatında iz bırakmış birçok olayın yansımalarını kitapta bulacaksınız.
Kitap bittikten sonra Önsöz’ü bir kez daha okumanızı tavsiye ederim. Esere bir başka gözle bakmasınızı ve güzel bir haz hissetmenizi sağlayacaktır. Veysel Atayman çok beğenilesi bir önsöz yazmış ve kitap ile ilgili bütün incelemeyi çok güzel bir şekilde özetlemiş.