Açlığı gerçekten tatmadan ana karakterin bu kitapta yaşadıklarını empati etmek gerçekten çok zor. Bu kadar aç olmasına rağmen onurlu bir insan olarak yaşamaya çabalaması takdire şayan. Bunun dışında kasaptaki artık kemiği alıp onu yemeye çalışması ne kada çaresiz bir durumda olduğını gösteriyor. Bu kısım gerçekten insanın içine dokunuyor. Çünkü kasaptan kemiği isterken bile köpeği için aldığını söylüyor, kendini kötü durumda göstermemek için. Sonra bu kemiği yemeye çalışıp başaramıyor, ağlıyor, inliyor, Tanrıya şikayet ediyor, ona meydan okuyor. Oysa yapmak istediği sadece yaşayabileceği bir çatı, yemek ve yazarak hayatını sürdürebilmesi için kağıt ve kalem. Onurlu bir yazar olabilme yolunda başarısız olan bir adamın acıklı bir öyküsüydü okuduğum. Fakat kitapta karakterin aç oluşunun tanımlanması, yaşadıkları çok yavaş ilerliyordu ve bazı yerlerde aynı şeyler sürekli betimlendiği için sıkıldığımı söyleyebilirim. Bunun dışında, yazarın yaşadıklarının gerçekten insanın içini acıtmasına rağmen kitabı tatmin edici bulamadım.