"Büyük ihtimalle bilindik Mevlana ve Şems özdeyişlerini falan yazmışlardır" diye düşünmüştüm. Ama çok yanıldığımı okudukça anladım.
Sayfa aralıkları ve semazen resimleri sizi aldatmasın. Çünkü, gerçekten çok derin anlamlı bir kitap ki zaten bahsedilen kişilikler de mana ikliminin ufkundaki uç şahsiyetler.
Yazarımız, bizleri: Üstadların sadece gözüyle değil gönülleriyle evreni görmeye/anlamlandırmaya davet ediyor.
"Aynı vücutta bulunan sağ el, ne diye sol elini hor görür?" ( sayfa138.)
Mantığıyla tüm insanlığı kucaklamayı ve kardeş olduğumuzu Mevlâna hazretleri ve güneşi (Şems) ile bizlere yeniden hatırlatıyor.
Bunun yanında en çok da beşeri aşktan, hakka duyulan aşka varma yolunu da ( Mevlana ve Şems Hazretlerinin) gönülden akmışlarıyla dize şeklinde dile getiriyor.
Akıcı bir uslûp ve kısa bir kaç hikâyeyle kitaba veda ederken aklınızda çok soru işareti kalıyor.
Özellikle de "Ben kimim, yaradılış vazifem nedir?.." gibisinden herkesin "deli" olduğunuzu düşünüp, erenlerin ise "veli" olmaya aday olduğunuzu anlayacak cinsten...
Yazarımızın tüy hafifliğindeki yalın anlatımıyla , konuya vâkıf olmayan bir yönetmenin konu hakkındaki ar-ge eksikliği:) üzerinden şaşırtıcı bir sonla gönlümüzde noktaladığı bu derin eseri katî derecede okumanızı tavsiye ederim...