İlk olarak 1943 yılında yayınlanan eser yazarın en çok okunan eserleri arasındadır. Son derece deneyimsiz ve içine kapanık bir yapıya sahip olan Raif Bey ile Almanya’da tanıştığı Maria Puder arasındaki aşkı merkeze alan eser, bu ilişki dışında çeşitli toplumsal konular ve yazarın kendi hayatından kesitlere de yer veriyor.
Roman iki farklı anlatıcının bakış açısıyla anlatılmıştır. Bu anlatıcılar yoluyla “yabancılaşma” olgusuna pek çok açıdan yaklaşılmıştır. Kahraman anlatıcı ve Raif Efendi’nin iç dünyası ona ait bir anı defteri aracılığıyla dile getirilir. Gözlemci bakış açısı ise Maria Puder aracılığıyla dile getirilmektedir.
Roman genelde klasik bir anlatı tarzı kullansa da Raif Bey’in günlüğü “anlatı içinde anlatı” niteliği taşır.
Yazarın kendi hayatından da izler taşıyan roman, görünüşte gizli bir aşkı anlatır. Ancak roman aslında bireyin yaşadığı topluma yabancılaşması, yalnızlık ve toplumsal sorunları yansıtmaktadır. Yazarın en çok sevilen ve okunan romanı olma özelliğine sahip eser, bir dönemi yansıtması bakımından Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir