‘Hayatımız aslında beyaz ve belirgin, gökyüzüne süzülen bir mucize.’
.
Renkler hakkında uzun uzadıya düşündünüz mü hiç? Renklere iliştirilmiş anlamları?
Siyahın matemi, kırmızının ateşi, yeşilin huzuru, mavinin sonsuzluğu...
Peki beyaz öyle mi? Kendi içinde çok çelişkisi yok mu sizce de? Masumiyetle beraber ölümü hatırlatması gibi. Han Kang da biraz böyle hissediyor. Beyaz şeylerin bir listesini yapmaya karar veriyor.
Acılardan başlıyor. İlk annesinin kaybından. O kayıp tüm hayatı boyunca hem annesinin hem kendisinin peşini bırakmıyor. Sonra güzelliklerden. İlk kardan, kelebeklerden, pirinçten… Beyazın bizlere değip de izini bıraktığı o anlardan.
.
Vejetaryen ve Çocuk Geliyor’da okuyucuyu yakalayan Han Kang bu eserinde daha durgun cümleler kurmasına rağmen yine aynı şeyi yapıyor. Sakin bir suya çekiyor bizi, bembeyaz bulutların altında. Elinize aldığınız anda da bitiveriyor kitap..
.
Murat Yılmaz kapak tasarımı ve kendisine her çalışmasıyla teşekkür borçlu olduğum Göksel Türközü hocamızın (kendisinden ders almasam da manevi olarak hocam olduğunu hissediyorum) çevirisiyle.