Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.30
80 syf.
10/10 puan verdi
Arka kapa yazısından...
"Sadece İspanyol edebiyatının değil, çağının en büyük şair ve oyun yazan olarak kabul edilen Lorca'nın ilk oyunu Kelebeğin Kötü Büyüsü ilk kez Türkçede.
Lorca'nın 1919'da yazdığı, ilk defa 1920'de sahnelenen Kelebeğin Kötü Büyüsü farklı sanat formlarını kucaklayan bir tiyatro metni.
Oyunda, Lorca'nın şairliği ve oyun yazarlığıyla birlikte, resim sanatına duyduğu büyük tutkunun izleri de gizli. Müzikle yaşadığı büyük aşkın izleri de. Kelebeğin Kötü Büyüsü'nde şafak var, gün ışığı var, ağır ağır inen karanlık var. Büyü var, rüya var, şiirsel uçuşmalar var. Parlak bir umuttan karanlık bir umutsuzluğa yolculuk var. Yanılsama var, armoni var, cürel var. Kelebeğin Kötü Büyüsü'nde ardından gelen kuşakları derinden etkileyen Lorca 'nın gençliği var. İlk oyun heyecanı var. Bu oyunda, dünya tiyatro tarihinin gözbebeği olan başyapıtların müjdesi var."
Amerikan Şiiri beni her zaman estetiğin ikircilliğine itiyor. Yani anlatılan nesnenin arzu duyulduğu haliyle açık ancak öznenin sevenin görünmez olduğu bir edebiyat. Dilin çeviri ile aşınmasının etkisinden de belki şiirler nesnelerin çevresinde dönüyor. Bu da öyle bir eser. Şairler ilk kez tanıştım sanıyorum. Birkaç eserini dhaa okuyacağım.
Yazarımız kadın başrol oynatmayı seviyor. Buraya bir kalp koyalım bunun için.
Rosita genç bir kadındır ve babasının durumu olmadığı için zengin bir adamla evlenmek zorunda kalır. Fakat bu zengin adam çok gaddardır. Düğün günü Rosita'nın halihazırda sevgilisi olan delikanlı ve beş yıl önce Rosita'yı bırakıp giden sevgilisi Rosita'nın evine gelip Rosita'yı kendileriyle gitmeye ikna etmeye çalışırlar fakat tabi ki yakalanırlar.
Bir güldürü oyunu olduğu için birçok absürtlük barındıran oyun, akıcı ve keyifli.
Don Cristobita ile Dona Rosita’nın Acıklı GüldürüsüFederico Garcia Lorca · De yayınevi · 196085 okunma
Köy trajedileri serisinin son oyunu.
İlk iki oyuna göre daha düz bir anlatımı var. Şiirsellikten daha uzak.
İlk oyun çiftlerin kavuşması, ikinci oyun evlilik, üçüncü oyun ise bir evliliğin ölümle bitimini anlatıyor.
3 oyunda da ana karakterlerin kadın olması ve acıların kadınlar üzerinden anlatılması çok doğru olmuş. Çünkü her ne kadar erkekler çok zorlansa da, çok üzülse de ilişkilerde (evlilik, doğum, ölüm...) olan kadına oluyor.
Bu oyun beni daha az etkileyip, daha az içine aldı.
Ama bu seriyi bir tiyatrosever olarak okumak güzel bir gözlem ve tecrübeydi.
Köy trajedileri serisi ikinci oyun.
Yine bir köy.
Yine iki aşık.
Ama bu sefer de çocuğu olmayan genç bir çift anlatılıyor. Kadın çocuk isterken, erkek çocuk sahibi olmak istemiyor.
Kitabın sonsözünde çok güzel açıklamalar var. Burayı okuyunca oyunla ilgili toplumsal değerlendirmeler daha iyi yapılabiliyor.
Pagan kadının Yerma ile olan konuşmaları da ayrıca dikkatli okunması gereken kısımlardı.
Köy trajedileri serisinin ilk oyunu.
En başarılı bulduğum oyun oldu.
Genç bir erkeğin ve kızın köy yerinde düğüne giden süreci anlatılıyor.
Kızımız düğünün ortasında sevgilisiyle kaçıyor. Peşlerine düşenlerden kaçıyorlar. Sonrası için lütfen okuyunuz.
Tam bir yeşilçam filmi gibiydi.
Federico Garcia Lorca'nın "Kanlı Düğün" eseri, tutku, onur ve trajedinin ustaca harmanlandığı, adeta bir flamenko dansı gibi akıcı ve etkileyici bir oyun. İspanya'nın geleneksel atmosferinde, yasak bir aşkın gölgesinde düğünden cenazeye uzanan bir hikayeyi konu alıyor.
Gelin, düğünün arifesinde içini kemiren tutkuya yenik düşer ve Leonardo ile kaçar. Bu olay, iki aileyi de kanlı bir kavgaya sürükler. Onur ve gelenek uğruna verilen mücadele, kaçınılmaz bir trajediye yol açar.
Lorca, şiirsel dili ve sembolik ögelerle bezeli üslubuyla okurları büyülüyor. Aşk, ölüm, kader gibi evrensel temaları, İspanya'nın folklorik renkleriyle harmanlayarak etkileyici bir atmosfer yaratıyor.
"Kanlı Düğün", sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda geleneklerin ve tabuların birey üzerindeki yıkıcı etkisini de anlatan bir eser. Lorca, bu oyunuyla okurları insan doğasının karmaşıklığı ve trajedinin kaçınılmazlığı üzerine düşünmeye teşvik ediyor.
Eğer tutku, onur ve trajedinin iç içe geçtiği, şiirsel bir dille anlatılan bir oyun arıyorsanız, "Kanlı Düğün" tam size göre. Lorca'nın usta kalemiyle, İspanya'nın ruhuna ve insan ruhunun derinliklerine bir yolculuk yapmaya hazır olun.
Merhaba canlar...
@pamukokumalar moderatörlüğünde #şubattapembekapak teması için seçimim @everestyayınları nın #açıkhava dizisinden #kanlıdüğün oldu.
Federico García Lorca'nın 1932 yılında kaleme aldığı bu kısacık tragedyayı bir solukta okuyabilirsiniz.
Kan davasına eşini ve büyük oğlunu kurban veren bir annenin haklı isyanıyla başlıyor perde. İnsana zarar verebilecek silahtan, tükfekten, bıcaktan tutunda bahçe işlerinde kullanılan aletlere kadar şer şeyden nefret eden bir annenin, evlenmek üzere olan oğlunu evden uğurlarken bile sahnelediği trajediyle ortak oluyorsunuz yaşanmışlıklara.
Eski kan davalı iki aile. Onların başkalarıyla evlenen ve evlenmek üzere olan çocukları. Biri evini karısını çocuğunu bırakır, diğeri kendi düğününü terk edip kaçarlarsa ne olur? Bir yanda yeniden başlayan kan davası, bir yanda dizginlenemeyen arzularla birlikte göz kırpan özgürlük hayalleri... Her ne kadar 'hayal kurmaktan vazgeçme' deselerde, gerçekler acıdır. Hayallerde öyle, bazen acıtıyor...
Sade anlatımıyla yormadan okunan bir güzelliği geride bıraktım. Tiyatro metni okumayı seviyorsanız şans verin derim.
Keyifli okumalarınız daim olsun...
Kitapla kalın...
Gece gece bu kitaba nasıl başladım bilmiyorum ama tamamiyle kitabın adına çekildim. Yani bu tarz trajedilere pozitif bakamadığımdan kitabın sonunda 'oh olsun' dedim. Keşke daha beter olsalardı.
Şimdi kitaba anne ve oğul konuşması ile giriş yapıyoruz. Annenin eşi ve büyük oğlu kan davası gibi bi olaya kurban gidiyor. Bundan kaynaklı anne silah, savaş vb bunlara karşı tepkili. Kitabın adından da anlaşıldığı gibi kan dökülecek bariz. Bu annenin oğlu evlencek ama nişanlı olduğu kız daha önce başka biri ile nişanlı imiş ama önceki nişanlısı gurur yapıp başka bi kadınla evlenmiş ve bir çocuğu var. Yetmedi eşi bir de hamile. Oo trajedi geliyor bak. Neyse bizim gelin olacak hatun da bi afralı tafralı davranıyor. Okurken kriz geçirdim. Ablacım istemiyorsan evlenme. Derdin ne ? Bi de sinirini hizmetçi kadından çıkarıyor.
Sinirden spoiler veriyorum artık. Bu hikayeye bakıyorum ve birbirini seven iki insanın kavuşamamasını göremiyorum ben. Gördüğüm şey iki insanın 'Aşk ' dedikleri bi olgu altına sığınıp felaket getirmesi. Aileleri dağıtması. Aşk, sevgi böyle bir şey değil. Olmamalı.
Özellikle de bizim ülkemize bakacak olursak bu tarz hikayeler sıklıkla karşımıza çıkıyor. Ben birbirine saplantılı iki aşığa bela okuyup arka planda yıktıkları aileleri, ortada kalan çocukları ve toplanamayacak hayal kırıklıklıklarını görüyorum.