Sabit bir hayatları olmayan, şehirden şehire, ülkeden ülkeye durmadan bir şeylerden kaçan, "acı sona adım adım ilerleyen" anne-kızın hikayesini okuyorken, kaçmalarına sebep olan şeyleri anlamaya çalışıyoruz.
Ortada bir kaçış olsa da, yaşadıkları bazı durumlarda yakalanmadan nasıl kurtulabildikleri gibi soruların cevaplarını bulmak mümkün değil. Ki zaten kitap polisiye türü gibi bize böyle bir aydınlanma yaşatmayı, geniş olay çözümlemelerini vaat etmiyor. Bizi sonuçlardan çok sebepler, süreç ve ikilinin psikolojisi ilgilendiriyor.
İsimlerini bilmediğimiz bu anne-kızın gittikleri her yere sürekli bir gerginlik hakim ve bu her satırda hissediliyor, öyle ki bazen onlarla birlikte sanki sizi de bir şey takip ediyormuş gibi geliyor.
Ne kadar kızsam da, Bambi'nin yıllarca çok yara almış annesinin sessiz çığlıklarını ister istemez haklı bulduğum yerler oldu. Olayı anlayana kadar kaçtıkları şeye yakalanırlarsa ne olacak diye merak ettim ama diğer bir tarafım da hep kaçmaya devam etsinler istedi. Anladıktan sonra da bu durum pek değişmedi aslında...
Biz kimden kaçıyorduk anne? Kurgusu ve özellikle kitabın büyük çoğunluğunda seci sanatını kullanmış olmasıyla benim çok hoşuma gitti. Okurken hem kalbim kırılsın hem gerilim yaşayayım diyorsanız, listenize eklemelisiniz.