Belki de sevmeyi o baş dönmesiyle öğrendik. Yoksulluğun insanı iyilik duygusuyla sarmaladığı zamanlardı. Biz güldükçe kireç badanalar bembeyaz köpürürdü. Alnımız azıcık gölgelense, hayvanlarımızdan birisi eksilse, bacamızda bir baykuş biraz fazla dursa, o köpüklü duvar sapsarı yaprak dökerdi. İçimizden birisi hemen kalkar, yaprakları toplar, iğde kokularına yatırır, bahçe suyuyla durular, getirir koyardı yerlerine. Küçücük radyomuz dünyanın bütün ayrılıklarını, aşklarını, ölümlerini bir içli sesle acemi gövdemize işlerdi.