Öncelikle kitabın adından bahsedelim; a clockwork orange hep dilimize otomatik portakal olarak çevrilmiştir ama orange malaycada canlı,mahluk,yaratılan demektir. Otomatik canlı ya da mahluk olarak çevrilmesi daha doğru olabilirdi. Kitabın konusuyla daha doğru olabilirdi en azından.
.
Bu başlığı seçtim, çünkü ;
Okurken ve izledikçe yok artık, ya daha neler, nasıl bi dünya abv derken yaşadığım an'ın kötülüğünü, aslında Anthony Bergess'in anlattığından daha beter bir konumda oluşumuzu unutmuştum. Ama bitirdikten sonra l*n yoksa diye düşündüm. Yaşadığımız an'ın anlatılandan daha iyi olduğunu nasıl söyleyebiliriz ki ? İnsanların tek tipleştirilmesi yaşanılabilir bir ülke için dahi yaptıkları şey aslında bir insanın,insan olmasına ters. Seçme iradesi insanın elinden alındıktan sonra o varlığa insan diyebileceğimiz hangi özelliği kalacak ki ? İnsan elbette ki seçtiği, irade ettiği, bunu fiiliyatına dökmekle insan olabiliyor.
Tanrı, bir halife yaratacağım dediğinde yani yeryüzünde kan döken, fesat çıkaran birilerini mi yaratacaksın diye soran meleklere ben sizin bilmediğinizi bilirim der. Halifeden kasıt aslında sorumluluk alabilen, yetkiyle donatılan bir varlıktı.Sorumluluk alabilmesi için insanda öncelikle seçme yetisi, kullanılabilir iradesi olması gerekir. Tanrı bunu va’dediyor. aksi halde seçme yetisi olmayana karşı tanrının nasıl adaletli olduğunu söyleyebilirdik? :)