Her ne kadar Pusat'ın düşünce yapısını çözemesem de aşkından, sonunda çocuğuyla konuşmasından çok etkilendim. Kısacası bu sonu beklemiyordum... O kadar güzeldi ki tekrar mutlaka okuyacağım. Bir süre kitabın son cümlesini unutamayacağıma eminim.
Herkese selamlar, herkese merhabalar.
Bu gün "Vaktiyle bir Atsız varmış." Varolsun! diyerek başlıyoruz.
Kitabı okurken eski bir askeri öğrenci olmam ve kitapta geçen bazı ızdırapları yaşamış olup, böyle bir kitapla karşılaşmak beni yine eski günlere o kara gecelere götürdü.
Kitaba başlarken Atsız'ın biraz geçmişine göz atınca diyorsunuz ki evet bir tarihi kitapla karşımızda yazar, öyle olmuyor ve Türk edebiyatında pekte alışık olmadığımız şekilde ilerliyor kitap.
Atsız'ın inanç durumu her zaman tartışma konusu olmuştur ve aslında kitapta da dinlere inanmadığı Gök Tengri'ye inandığını sezimleyebiliyorsunuz. Ayrıca Atsız'ın Cumhuriyet karşıtı olduğunu da pek çoğumuz biliriz ve elbette kitapta bu da açık seçik ortada...
Hepimizin bir yerlerde duyduğu Atsız'ın muhteşem şiirlerinden birisi olan "Geri dönen mektup" pek çoğumuz bu şiirin hikayesini araştırdık. Kitapta ise bu başka bir şekilde bize anlatılıyor. Kitapta Atsız kendisini Selim PUSAT olarak bize anlatmış ve eğer Atsız'ın hayatını biraz araştırırsanız anlattığı çoğu şeyi yaşadığını tespit edersiniz.
Romandaki kahramanımız Selim PUSAT: Acaba bin yıllık bir lanetle dünyaya ızdırap çekmesi için devamlı gönderilen bir ruh mu ve yahut kendini bulamayan bir adamın rüyalarında yaşadığı ızdırapları gerçek mi sanıyor?
Ruh Adam okuduğum ve okunmasını önerdiğim nefs ile mücadele eden bir insan ve maceralarla dolu bir eser.
Herkese keyifli okumalar dilerim.
Merhaba. Geldim pazarlıkçı serisinin ikinci kitabı ile. Bu kitap beni romantizm açısından tatmin etti :) Des’i bu kadar düşünceli ve romantik beklemiyordum, hoşuma gitti ;) bu kitapta hoşuma gitmeyen şu oldu. Daha ilk kitapta olay geliştikten sonra ne olduğunu ben bile hemen anladım ama ikilimiz sürekli aynı şeyi tekrar ettikleri halde çözüme zar zor ulaştılar. Bu beni bi tık rahatsız etti. Ayrıca ya periler diyarındayız, her şeyin sihirle mümkün olduğu, imkansızın kelime olarak kullanılmadığı bir diyarda ben bile olaylara karşı her ihtimali düşünürken bu insanlar nasıl düşünmez diye yırttım kendimi:/ genel hatları ile yinede kitabı sevdim. Des ve sahipleniciliğine bayıldım. :) tipi malüm ;) zaten periler diyarın da tipsiz tanımına uyan kimse olmaz. Peri cazibesi der susarım :)
Callie yedi yıl sonun da aşkına Karanlıklar kralı Desmond’a kavuşmuştu. Ruh eşleri olduklarını öğrenmişti. Aşklarını çok güzel yaşayacaklarını düşünürlerken ruh hırsızı denilen ve gizemli kaybolmaların ardındaki adam kafayı Callie’ye takar. Hem bu gizemleri çözüp hemde Eşini ölümden korumak Desmond için çok zor olacaktır. Ama bu aşka değer :) Ruh hırsızı Planlarını uygularken callieyi öldürür ama asıl amacı onun peri olması ve kara büyüsünü rahatlıkla onun üzerinde uygulayacak olması. Peki bu nasıl olacak ? Tabiki de Callie’nin ölmesine Des izin verir mi ? Asla. Ona leylak şarabını içirerek peri yapar ve ölümden kurtarır. Ama bilmediği şey, artık onu ruh hırsızına karşı savunmasız yaptığıydı. :) Aşkını kurtarmayı seçmişti Desmond’umuz daha beter bir kaderin içine attığından habersiz. Devam kitabını çok merak ediyorum. :)
Zaman geçiyor ama sen saati bilmiyorsun.
Öğrenecek çok şeyin var,öğrenilmeyen her şey;yalnızlık,kayıtsızlık,sabır sessizlik.
Oturuyor ve beklemek istiyorsun sadece,bekleyecek bir şey kalmayana kadar beklemek:
Gece olsun,saatler vursun,günler gelip geçsin,anılar silikleşsin.
Pek yaşadın denemez,oysa her şey çoktan söylendi,çoktan bitti.
Umutsuzlukta değildi bu,vazgeçmekti.Beklemekti belki de,ya da ölmekti içten içe.
Yalnızdın ve dünyayla arandaki tüm köprüleri yıkmak istiyordun.
Şimdi sessizliğin dehşetinde yaşıyorsun.Ama sen herkesten daha sessiz değil misin?
Sen bulanık bir gölgeden,sert bir kayıtsızlık çekirdeğinden,bakışlardan kaçan nötr bir bakıştan başka bir şey değilsin.
Ne var ki hiçbir şey olmadı:hiçbir mucize,hiçbir patlama.
Birbiri ardınca sıralanan her bir gün,gülünç çabalarındaki ikiyüzlülüğü ortaya sermekten,sabrını aşındırmaktan başka işe yaramadı.Zamanın tamamen durması gerekirdi ne var ki hiç kimse zamana karşı savaşacak güçte değildi.
***Kayıtsızlığın kitabı.Açıkçası okurken zorlandım çünkü olay örgüsü barındırmıyor.İnsanı kaotik bir yalnızlığın içine alıp düşündürüyor,sorgulatıyor.
İlginç bir deneyim oldu diyebilirim.
Bir daha bu kadar ağır bir felsefik bir kitap okur muyum,zannetmiyorum.Ruh haliniz yalnızlığın derininde kaybolmaya hazır değilse siz de okumayın.
Kitapla kalın.***
Atatürk'ün Önerdiği Kitap: Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Kitabın Türkiye'de Popüler Olmasının Sebebi:
Petrov’un kitaplarının başarısı Türkiye’ye göç eden Bulgaristan Türkleri yoluyla Türkiye’ye ulaştı. 1928'de 3 ayrı kitabı Bulgarcadan Türkçeye çevrilip basıldı. Özellikle Ali Haydar Taner’in çevirisi ile yayımlanan Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı yapıt, Türkiye’deki aydınların dikkatini çekti.
Asılacak Kadın Melek
Uzun bir dönemin ürünü asılacak kadın, Pınar Kür’ün gerçek bir olaydan çıkarak kaleme aldığı.. Ve son dereci ahlakçı bir kitap olmasına rağmen toplumun ahlaki duygularına bla bla sebebiyle bir dönem yasaklanmış. Pınar Kür’ün savunmasında dediği gibi bu kitabı okurken cinsel duyguları uyarılan insanın ruh sağlığı bozuktur.. Aynen katılıyorum
