İvan İlyiç, başarılı bir hukuk kariyeri olan bir devlet memurudur. Yaşamı, mükemmel ve mutlu bir aile yaşamı ile toplumsal beklentilere uygun bir biçimde ilerlemektedir. Ancak beklenmedik bir hastalık onu yatağa bırakır. Bu hastalık süreci, İvan İlyiç'in yaşamını ve çöküşünün sorgulanmasına yol açar.
Dostlarının ilk öğrenimi, doktorları ve ailesi, durumu hafife alarak İvan İlyiç'i yalnız bırakırlar. Hastalığı ilerliyor, acıları dayanılmaz hale gelir ve İvan İlyiç'in içsel bir gelişimi ortaya çıkar. Bu süreçte, yaşadıkların ne kadar yüzeysel ve anlamsız olduğunu fark eder. Ölüm korkusu ve acı içinde kıvranırken, son anlarında gerçek anlamda bir iç huzuru bulur ve ölümü kabul eder.
Tolstoy'un bu eseri, sadece İvan İlyiç'in öyküsünü anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda okuyuculara hayatın anlamını, ölümün ve insanın varoluşu üzerinde derin bir düşünme fırsatı sunuyor. "İvan İlyiç'in Ölümü", insanın yüzeysel yaşam yeteneklerini ve toplumun dayattığı rollerin gerçek anlamını sorgulayan etkileyici bir klasik olarak kabul edilir.
Tolstoy'a başlamak için tercih edilebilir.