Öykülerde yazarın diriliş düşüncesi her daim ayakta ve canlı.
Sezai Karakoç’tan okuduğum bu ikinci kitap. Bütün şiirlerinin bir arada olduğu Gün Doğmadan kitabını da henüz bitirmedim. Ama ilerledim. Yakında bitirmeyi umut ediyorum. Şiir bu, roman gibi okunmuyor ki. Bir şiir okuyorsun, on şiir yazacak kadar düşünüyorsun.
Bu okuduğum kitapta da aynı duyguları yaşadım. Bir anda akıp gitmiyorsunuz. Bu sebeple
Andrew Mango'nun bu eserini, Atatürk'ün hayatıyla ilgili en başarılı biyografilerden biri olarak duymuştum. Ben bir 'en' belirleyecek kadar biyografi okumadım ama oldukça beğendiğimi söyleyebilirim. Bunda baş etken yazarın son derece objektif yaklaşımıdır. Kitabin her yerinde yazarın bir bilim insanı yaklaşımıyla konuyu ele aldığını görebiliyoruz.
“Politika, zaafları idare etmek sanatı.”
Bunca okumuşluğum arasında Sezai Karakoç okumalarım oldukça zayıf kalmıştı. Bir ara elimde bütün şiirlerinin olduğu Gündoğmadan kitabı vardı. Kitabı henüz bitirmedim. Bir yerlerde diğer yarısının da okunacağı zamanı bekliyordur. Bu arada onun hikâyecilik yönünü de keşfedince elime geçen ilk fırsatta Hikâyeler 2 Portreler kitabını aldım. Ve her gün
sevgiyi hayatının ve sanatının temeli olarak gören goethe'ye göre, insanın kendini daima daha yükseltmesi için çaba göstermesi gerekir. aklı ve mantığı serbestçe kullanmaktan insanı alıkoyacak şeylerden kaçınmak gerekir. ruhun özgürlüğe ulaşması ancak bu sayede olur. özgürlük, insan için en gerekli şeydir. özgürlük olmayınca gerçek tanrı sevgisi
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021122.7k okunma
Yazarın daha önce de bir kaç kitabını okuduğumdan kalemine hakimim. Yine muhteşem bir iş çıkarmış ortaya. Bu kitapta hayran olunası karakter tabi ki Agnes…
Kitap içinde kitap okuduk. Üç Farklı hikaye içiçeydi. Sonu mu ? Sonu çok güzel... İnsan okuyunca hayattaki mutlu sonlara olan inancını bir kez daha yeniliyor. Ve okudukça diyorsun ki "Kaç çileden çıkar bir hayat..." 19 yaşında yetimhaneden ayrılan inatçı güzel Agnes; Annesini aramaya çıktığı yolda Babasını teyzesini de buluyor. Bütün bunlar için ne zahmetler çekiyor, bir bilseniz .Okyanus'u, Ekvator 'u iki defa geçmek durumunda kalıyor. Kitap o kadar güzel bitiyor ki... Hayatı boyunca hiç ağlamayan kızımız ilk defa ağlıyor. Mutluluktan...Tabi bütün bunlar olurken hiç mi hata yoktu ! Vardı...
Yazarımız bütün hikayeyi, mekanları ,tabiat örtüsünü, o dönemin yaşam tarzını bile o kadar detaylı anlatıyor ki yan karakter olarak sanki sizde onlarla birlikte yaşıyormuşsunuz gibi içine alıyor sizi.Fakat büyük ve tek aşkının evlenme teklifini, Annesine geri döndüğü anı ve babası Emili ile Annesinin onca yıl sonra ilk karşılaşma anları biraz eksik olmuş geçiştirilmiş. Fakat tüm kalbimle tekrar söylüyorum Muhteşemdi...
Kitap adından anlaşılacağı üzere benliğimizi esir almış ‘4 zindan’dan bahsediyor.
Bunun için konuya en başından açıklık getirmek adına beşer ve insan kelimeleri inceleme altına alınmış. Bahsi geçen zindanların (tabiat-tarih-toplum-kendi-) esaretinden kurtulmak için evvela bu dört zindanı kavrama konusuna ışık tutulmuş, özellikle kişinin kurtulmasının çok zor oluşunu vurguladığı ‘kendi zindanı’ üzerinde durmuş.
Adını koymadığınız bazı şeyler başlık altında değerlendirilmiş, gölgede kalan bazı duygular gün yüzüne çıkarılmış.
Yeni bir bakış açısı kazandırması kaçınılmaz bir eser olup okunmaya değer...
~ Keyifli okumalar (: ~
