Yazar bir gecekondu mahallesinin kuruluş hikayesini masalsı bir dille anlatıyor. Her şey en temelden anlatılıyor. Gözlerimizin önünde, gelenek görenekleriyle, inançlarıyla, yaşam tarzlarıyla, acıları-sevincleriyle bir kültür inşa ediliyor. Fabrikaların kurulması, fabrikaların gecekondu üzerindeki tesiri, işçi sendikalarının kurulması, yapılan grevler... mahallenin öyküsü ile iç içe anlatiliyor. Dışardan bakınca, birçok yolsuzluğun kol gezdiği için korktuğumuz, küçümsediğimiz o gecekondu mahallelerinin yaşam şartlarina bir göz atmak veya onları anlamak isterseniz bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Cümleler kısa, betimlemelerden ve benzetmelerden uzak. Bu yüzden iki, üç sayfa okuyunca onlarca sayfa okumuş hissine kapılıyor insan. Çok az sayfada çok fazla olay yaşaniyor. Sanırım bu yüzden okuması biraz yorucu geldi bana. Kısaca, kısa ama çok dokunaklı bir kitap. Aynı zamanda büyülü gercekçiliğin de edebiyatımızdaki ilk örneklerinden. Büyülü gerçeklik romanlarına alışkın değilseniz başlamak için de uygun bir kitap.