Her gece rüyasında farklı biri olarak farklı bir hayat yaşayan Şevket Hakan Tunçel, durumdan çok sıkılarak bıkkın profesör Olcayto Fişek’ten yardım istemektedir.
Diğer yanda Hector Berlioz bir gazete ilanında, hayatının bir bölümünü satan bir adamdan, hayatının bir bölümü satın alır. Amacı nedir?
Para dolu bir çantanın peşindeki gangster tiplerin tüm bunlarla ilgisi nedir?
Tamamı yüzyılın son güneş tutulması esnasında açıklığa kavuşacaktır.
Çok komik, akıcı, eğlenceli, absürt ve psikolojik öğeleri bulacağınız güzel bir kitap.
Yazar tarzıyla Douglas Adams ve Murat Menteş’i anımsattı bana. Bence okuyun yazarı.
263 syf.
7/10 puan verdi
İkinci dünya savaşı zamanı. Bir ormanın ortası. Baba cephede. Eve gelip giden askerler var, bazen Macarlar bazen Almanlar. Macarlar evin oğlanlarını askere götürmek istiyor. Almanlar yakıp yıkmak. İkisi de yapıyor yapmak istediğini.
Üç dönem anlatılıyor. Bir çocukluk, bir savaş, bir yaşlılık. Stephen'ı, Simon'ı, Alman askerleri, komitecileri. Ölenler, kaçıp göçenler. İnsan onuruna saygı hiç olmadığı kadar yok.
Teklemeyen, bunca felaketi anlatmasına rağmen duygu sömürmeyen bir hikaye.
Uğur Arslanoğlu'nun sesinden: trtdinle.com/show/ucuncu-olum
GÜNEŞSİZ DÜNYA (ÖYKÜ) (İTHAFLI İMZALI)
Edebiyatımızın modern gerçekçi kalemlerinden Murat Tuncel, Güneşsiz Dünya adlı bu yapıtındaki öyküleriyle bizi 80’li yılların o güneşsiz günlerine götürüyor. Bu öykülerde okur, 12 Eylül’ün karanlıklarına dalıp dalıp çıkarken, değil aydınların sıradan insanların bile hoş geldin işkenceleriyle nasıl tanıştıklarını, sürgünlerini, yaşama tutunabilmek için verdikleri yaşama tutunma mücadelelerini, içlerinde yaratılan korkularını da okuyacak. Bunları okurken de kendisine sık sık “Bunlar benim ülkemde mi yaşanmıştı?” diye de ironik bir soru soracak. Kitap 1987 baskısı olup yaşına göre gayrt temizdir. Yapraklarda Zamana bağlı sararmalar mevcutdur. Yazar: Murat Tuncel Yayınevi: Çağıltı Yayınları Baskı: 1987 Sayfa: 157
zebramo.com/products/guness...
Osmanlının son dönemlerinde iki farklı karakter (eğitimli ağa çocuğu ve annesinden çocuk yaşta koparılıp yeniçeri ocağına verilen bir asker)ve mekan (doğu-batı) üzerine kurgulanmış bir roman.okumaya yani tavsiye etmeye değer bir eser.cümle kurguları güzel,mitoloji diline hakim,üzerinde yaşadığı toprağın insanları şekillendirdiğine inanan bir düşünceye sahip,aşk ve töre kavramlarına daha bi değinebilirdi.şimdi biraz kitap'dan alıntılara geçelim değil mi))
"Kendi cinsini ölüme mahkum eden tek canlı varlık-insan-"
"Ne bağdat'ta ne pariste ne de istanbul'da öğrendiklerimin değeri var töreler karşısında"
"Yaşamak için sevdalandık, ölmek için değil"
"Bu topraklar uzun zaman kolay kolay sesiz kalmaz,belli zaman sonrak anla yanmak ister.çünkü burası kafkasların,anadolunun esiridir,batıya gitmek isteyende doğu'ya gitmek isteyende hep buradan geçer.buralarda kalıcı olanlar toprağın ne istediğini bilenlerdir.bilmeyenler hata yapıp,ölümlere ve acılara sebeb olurlar.
"Bilimi doldurmuştu beynine ama yaşam içinde kullanamıyordu"
"Dünyanın değiştiğini görmek ayrı,dünyayı değiştirmek ayrı,her insan kendi dünyasında yaşar."
"İnsan gördükçe bilgisi yenileniyor"
"Gelmiş geçmiş krallar,imparatorlar,hanlar da önce kendi gücünü koruyacak güçleri yaratmış,sonra o güçlerin kendi gücünü yok edeceğini anlayınca da onları ortadan kaldırmışlar."
18 . yüzyıl başında osmanlı. anadoludan iki hikaye bit dğu bir batı. sonunda kesişen. 2 farklı osmanlı. osmanlı imparatorluğunun çöküşünün toplum içindeki yansımaları. yazarın anlatımı anlaşılabilir. ben beğendim.
Son dönemde yaşadıklarıma çok yakın olduğu için sevdim, belki de bu yüzden biraz objektif olmaya bilirim. Eserin neden düşük puan aldığını anlamadım. Herkese tavsiye ederim. Bu cümle tüm eseri yorumlamaya yeter.
Dünyada anne olmakdan zor birşey yoktu. Doğurmak da, yalnız büyütmek de aç bırakmamak da, eliyle savaşa göndermek de kolay değildi.
Tekrar okur muyum? - Evet