Sineklerin Tanrısı, bir domuzun başı.
Issız bir ada ve bir grup çocuk.
"Sineklerin Tanrısı" neredeyse 1 yıldır kitaplığımda okunmayı bekliyordu. Okumak istiyordum ama nedense elim bir türlü gitmemişti. Şimdi diyorum, sanki o zaman hissetmiştim kitabı okuduktan sonra biraz afallayacağımı, biraz düşünmem gerekeceğini. Bu yüzden kitaba
148 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Cengiz Aytmatov sen nasıl bir insansın. Nasıl bir hikaye anlatıcısısın. Mahfediyorsun beni. Her seferinde bir daha okumayacağım bu adamın yazdıklarını diyorum. Sonra ne oluyor, gönlüm mü soğuyor bilmiyorum ki, bir bakmışım elimde bir Aytmatov hikayesi. O kadar ince, naif, yalın, sevecen, samimi bir şekilde yazıyor ki .. acıyı..
Sanki sizi pastörize ediyor. Önce ısıtıyor, hem de ne ısıtma.. ya sonra buz gibi bi soğukluk hemi de eksi bilmem kaç..
Offf.. Bu iş böyle olmayacak, Aytmatov kitabı demek; her seferinde aynı işkenceyi çekmek demek. Benim bu sorunsala çözümüm, okuyabildiğim kadar Aytmatov hikayesi okumak. Bir seferde ne olacaksa olsun.
Vah benim HacıMuratım
Vah benim SultanMuradım
Vah benim Mirazgülüm
Vah benim Çabdarım
Senden nefret ediyorum güzel insan Aytmatov aynı Erol Taş gibi.
Nur içinde yat.
Vah , Ben..
Bu romanda konular, Deniz Üçlemesi serisinin ilk kitabına göre biraz daha yeknesak ve dağınık ilerliyor. Aslında adı gibi yan yana dursalar da aynı zamanda da bağımsız konuların bir bütünü gibi kitap. Yolculuğun kendisi, tüm konuları bağlayan tek ortak nokta denebilir. Roman, her ne kadar günlük tadında gemide geçen çeşitli konulara değinerek devam etse de, bir gemi yolculuğu hikayesi.
Romana gelince; içine küçük çaplı bir novella sıkıştırılmış. Buna ilaveten, tehditkar doğa şartları ve yolcuları giderek daha fazla tedirgin eden geminin yolculuğunu tamamlayabilmesi adına mürettebatın gösterdiği çabalar ön planda. Golding, ilk romandaki coşkun anlatımı yakalamak istercesine aralara gerilimli sahneler serpiştirmeyi de atlamamış. Tabi ne kadar yeterli olmuş, okuyucunun takdiri.
Bu kitapta Talbot'un kafasının bir hayli karıştığı ve gittikçe kendi normal hayatındaki Talbot'dan uzaklaşıp gemideki hayatın ona biçtiği karaktere büründüğü söylenebilir. Aslında bu, yolcuların bir çoğu için geçerli bir zorunluluk halini almış gibi.
Okuyucu bu romanda gemiyi daha iyi tanıyor ve içinde daha rahat gezmeye başlıyor. Bu berraklık, ilk kitapta gemiye ilişkin az çok detaya girilmesinden ve bu kitapla birlikte artık sayısı artan tasvirlerden kaynaklanıyor. Okuyucu Yan Yana ile artık kamarasından yemek salonuna kadar tutunarak gidip, kıçüstü penceresinin altına sırtını dayayabilir ve bira eşliğinde soğuk bir biftek siparişi verebilir durumda.
ulaşılacak saadete kaç kapı daha var?
Kitap on farklı yaşanmış psikoterapi öyküsü barındırıyor. Bir hasta kitap basılmadan ölmüş, diğerleri kitapta kendilerini okuma şansını bulmuşlar, gerçi ben buna şans demezdim sanırım. Hatta yayınlanmadan önce onay vermek için kendi öykülerini okuduklarında gerçeklik konusunda daha cüretkar olunabileceği üzerinde duranlar dahi olmuş. Bence
Paralel evrenlerden geçtiler. Zamanın sınırlarını çiğnediler. Peki, gerçeği bulmak için çıktıkları yolculuk, Jenny, Alex ve Marco'yu nereye sürükleyecek? Bütün sınırların ötesinde birbirine bağlanan Jenny ile lex'in hikayesinde baş döndürücü bir son.
Her yolculuğun sonu yeni bir dünya'ya açılır…
Jenny, Alex ve Marco 18 yıl boyunca
Okuyalı çok oldu da inceleme yazmayı unutmuşum. Her bir gece devrildiğinde, Binbir Gece Masalları biterse ne yaparım yerine hangi masalları korum diye düşünüyorum. Sahi ne yaparım!
Hayattan, yani sıkıcı esas gerçekten çekip alıp, başka bir dünyaya götürüyor bu masallar.. İyi ve kötü İfritler , ihtişamlı doğu sarayları ve o sarayların cennetmiş gibi anlatılan bahçeleri, süslü isimler, sakiler ve şarkı söyleyenler, aşkından hasta olan şehzadeler. Sonsuz mutluluklu aşklar.
en hoşuma giden anlatımları ise ; hiç tatmadığım halde canımın çektiği yemekler. Şam tatlıcısındaki badem ve narlı sütlü tatlı. "karanfil taneleriyle kokulandırılmış bir şuruba yatırılarak billurlaşmış hurmalar"
Sanki masal içinde yaşananlar mümkün olabilirmiş gibi. Sanki Binbir Gece'de tüm yaşananlar vaktiyle yaşanmış gibi
