408 syf.
9/10 puan verdi
Aşkın değil de aşkın hastalıklı yanlarını anlatan bir kitap...
Kitabı okumaya başladığımda aşk romanı olduğunu sandım. Ama sayfalar ilerledikçe aşk değilde kin, nefret, intikam duygularının daha çok öne çıktığını gördüm.
Kitabı okumaya başladığınızda iyi olan karakterler zamanla kötülleşiyor. Aralarında intikam duyguları giderek artıyor.
Heathcliff ile Earnshaw' ların kızı olan Catherine arasında aşk gibi görünsede alt üst olmuş duyguları anlatmaktadır.
Kimsesiz bir çoçuk olan Heathcliff Earnshaw ailesi tarafından evlatlık alınmıştır. Heathcliff küçüklükten beri hiç sevilmemiş(Catherine hariç), itilip kakılmış, hor görülmüştür. İçindeki bütün güzel duyguları zamanla kaybeden Heathcliff Catherine' ya olan aşkı zamanla kin, ve nefrete dönüşmüştür.
Sevmekten doğan intikam duygusu aşkın önüne geçmiştir.
Kadınlara yeterli haklar tanınmayan bir dönemde bu kitabı yazmış olan Emily Brontë, kitabı basıldığı zaman oldukça eleştiri almış. Kitabın kurgusu kaba ve hantal bulunmuş. Fakat şu zamanda hala okunan ve duygusunu asla yitirmeyen bir kitap olarak karşımıza çıkıyor.
Bir gün Uğultulu Tepelerde dolaşmak isterseniz, Brontë'nin sayfalarını ardı arkasına çevirebilirsiniz. Keyifli okumalar
.
.
Uğultulu Tepeler oldukça beğenerek defalarca okuduğum ve son okumamı da orijinal okuma ile noktaladığım bir klasik. Kitapta oldukça hırçın ama bir o kadar tutkulu bir aşka şahit oluyorsunuz.
Heathcliff adında evsiz bir çocuğun varlıklı bir adam olan Bay Earnshaw tarafından evlat edinilmesiyle ile roman başlıyor. Aslında Heathcliff'in hayatı başlıyor diyebiliriz çünkü bu ailede hem aşağılanmayı hem de sevgiyi en üst seviyelerde yaşıyor kendisi. İlk kez aşık olan bu hırçın çocuğun, bu milletin şeytan diye isimlendirdiği fakat aslında yaptığı her şeyi sadece Catherine'e dengi olduğunu göstermek için yapan zavallı Heathcliff kitap boyunca aşağılanıyor ve bir rekabet içinde ömrünü bitiriyor.
Kitap hakkında ayrıntı vermeden daha fazla açıklama yapamayacağımdan dolayı bu, iki tarafın kendince imkansızlaştırdığı ve bu çabalardan sonra gerçekten imkansızlaşan aşkı kesinlikle okumanızı öneririm.
Bir alıntı ile noktalamak istiyorum:
Don't leave me here, where I can't find you!
aşk nefret acımak. Aşkın iyileştiren ve Canavarlaştıran halleri
İngiltere viktoria döneminin yansımaları oldukça hakim.
🖋🖋çocuklukta görülen şiddet ne yazık ki yetişkinlikte taklit ediliyor. İnsan bedeni kendisine yapılanı hangi yaşında olursa olsun hayırlıyor ve beden öğrendiğini resmediyor
🖋🖋Daha huzurlu bir yaşama koşarken vazgeçtiklerimiz de elimizin altında olsun istiyoruz ama vazgeçtiklerimiz kurduğumuz düzeni mahvediyor. Peki o zaman vazgeçmenin ne önemi kaldı. Sevilenden para uğruna vazgeçmek sonra sevileni kaybedip zehir gibi bir yaşamı para karşılamayınca daha net görüyoruz. VAZGEÇİLMEDİĞİNİ.
🖋🖋 Caty, Haretonu baştan yarattı. Ve annesi gibi aşkını paraya tercih etmedi. Bunun mülafatını da aldı. Catherine ve Heathcliff(kitaptan bakıp yazdım) aşkında aslımda tüm suçu H’ye atmak istemiyorum. Çünkü bu canavarı Catherina yarattı.
🖋🖋Kim bilir caty haretonu sahiplenmese onun için çabalamaktan vazgeçmese hareronda duygusuz bir canavar olabilirdi. Ama cehaletinden eser bile kalmadı.
🖋🖋yaptığım seçimler hayatımıza mal olabiliyor. Doğru kararı kalbe sevgiye bırakırsak sanırım bu seçimlerden daha az hasar alabileceğimizi düşünüyorum.
🖋🖋Unutmayacağım bir eserdi.
Bu delilerle dolu kitapta bir kişi bile mantıklı bir cümle kurmuyor ve o kadar kaos var ki. Kimileri Uğultulu Tepeler için yazılmış en iyi aşk hikayesi diyor ama ben asla aşk göremedim bu kitapta aksine çok büyük bir intikam hikayesi.
Kitapta insanların ne kadar acımasız olabileceğini, kendinden düşük gördükleri insanlara olan tavırlarının nasıl
Kitaptaki kişileri okurken anlamakta çok zorlandım aşırı sinir bozucu bir şey benim için, bu yüzden çok uzun sürdü okumam.
Temel duygu aşk ancak daha çok kin, nefret ağır basıyordu kitapta bu yüzden hiç sevemedim. Ne olursa olsun sevginiz her zaman nefretinizin önüne geçsin (;
